Geçenlerde bir arkadaşım, bahçemde görüp beğendiği bir çiçeği alıp götürdü. Alma diyemedim, benim gibi bakamazsın diyemedim. Bakakaldım arkasından. Çocuklarımdan birini üvey anneye vermişim gibi hissettim. Umarım çiçeğime iyi bakar, onu soldurmaz diye kendimi avutmaya çalıştım. Çiçeğimin boş kalan yerini, sıkışık saksıları aralayarak kapattım.
Günler sonra bu arkadaşım çağırdı kahve içmeye. Balkonunda kahvemi yudumlarken, o çiçeği gördüm. Sağlıksızdı , yaprakları sararmıştı. Dallarındaki tomurcuklar boyunlarını eğmişti. Yeni ortamına, sahibine alışamamıştı.
Çiçek aynı çiçek ama, ona bakan el farklı. Çiçeğe bakan göz, ona yaklaşan yürek farklı. Her gün suluyorum ama, bozuluyor bu çiçek diye hayıflandı arkadaşım. Benim çiçeklerime sadece su yetmez. Onlar alışkınlar ; şefkatli ellerim tarafından okşanmaya, gülümseyen yüzümle bakılmaya, usul usul ve sevgi dolu sözlerimle şımartılmaya.
Ve bugün:
Okullar açıldı. Sokaklar çiçek açtı. Her yerde; gülümseyen , telâşlı adımlarla okula doğru giden aydınlık yüzlü çiçekler vardı . Yeni öğretim yılının başarı dolu geçmesini diliyorum. Umarım eğitimciler, çiçeklerimizi soldurmazlar.