Davetkâr Günışığı

Toprak sevdalısı Cahit Sıtkıya Her doğan günün bir dert olduğunu insan bu yaşa gelince anlarmış. Dizelerinden sonra Yeter ki gün eksilmesin penceremden serzenişlerini yazdıran gün, cüretkâr gülümsemesini göstermişti.

yazı resimYZ

Yarısı içilmiş kahve dolu bardağın ruh halini anımsatan karmaşık çalışma masasındaki konumuna bakarken üzerindeki serkeş ve muhalif bir damlanın bardağın kenarından süzülecek bir yol bulmasına şaştı o sabah. Muntazam yerlerinde çizikler bulunan belki de miadını çoktan doldurmuş meczup fincanından özgürlüğüne kavuşmak için harcadığı takdire şâyân çabasına ziyadesiyle memnun olup ısrarla cama tıklayarak içeri girme davetini bekleyen gün ışığının sözünü dinleyerek perdeyi sıyırdı. Toprak sevdalısı Cahit Sıtkıya Her doğan günün bir dert olduğunu insan bu yaşa gelince anlarmış. Dizelerinden sonra Yeter ki gün eksilmesin penceremden serzenişlerini yazdıran gün, cüretkâr gülümsemesini göstermişti. Ne var ki eksilmesini istemediği tek şey kaynamakta olan çayın demiydi.
Çevresinde gördüklerine ezberlemeye çalışırcasına itinayla bakarken insanoğlunun iyiyle kötü arasına koyması gerektiğini varsaydığı keskin çizginin aslını düşündü. Sahip olduğu ve olacağı tüm nihaî duyguları sınıflandırıp düzenli bir mana yığınına dönüştürmesi gerekse yapabileceği hiçbir ayrım olmaması yaşadığı karmaşanın vehâmetini ortaya koyuyordu. Yeni tanıştığı bir insanda şahsiyetini ayrımsayacak sıfatlara başvurmaktan hep kaçınırdı. Uhuvvetli ilerleyişini inatla sürdüren akrep ve yelkovanın gamsızlığını çayından aldığı koca bir yudumla kutlarken açık penceresinden görüş alanına giren telaşlı kalabalığa göz gezdirdi. Yüzlerinde yakalamaya çalıştığı aşikâr ifadeler boş zamanlarında en eğlendiği oyun olmuştu. Kalabalığa bakıp bazen en endişelisini, bazen en gergininini, bazen en mutlusunu bulmaya çalışır, sonra bu hislere neden olan olayları tahmin ederdi. Çayın kaynadığını belirten sesi kulağına ulaştığında tahmin etmek çok zor olmasa gerek diye düşündü.
Mutfağa gidip masasını aratmayan bir ahenkle karmaşasını sürdüren dolaptan yeni bir fincan çıkarırken çalışma masasındaki daimi yerini alacak olan fincanın âkıbetini düşünüp gülümsedi. Yeni fincan, yeni damlalar ve telaşını sürdüren davetkâr gün ışığı.
Her mihnet kabulümdür, yeter ki gün eksilmesin penceremden!

Başa Dön