Dedim Ya

Elveda ey sevgili! Ve evrenin sonsuz derinliklerinde beklediği sevdiğine kavuşamayanlara... Dinmeyen deli rüzgarların estiği sarp Anadolu yaylasının yiğit delikanlılarına... Ve sen! Benim güller içerisindeki karanfil bakışlı, delişmen kokulu ESKİMEZİM! Sana da,sana da elveda!

yazı resim

Gündönümlerinde sevdim seninle olmayı!

Kızıllaşan gökyüzünün ak kuğunun kanatlarında yansımasını seyretme zevkini ben seninle yaşadım.Göğe helezonlar çizerek yükselen berrak aşkımın tomurcukları sevginle çiçek açtı.Senin imdadınla aştım engelleri.Sıkışan nefesim senin sevginin afaki okyanusunda sükuna erdi.
Kümelenen bulutlar bu aşkı dilden dile dolaştıran ak güvercinleri andırıyordu.
Soğuyan ateşin küllenen közleri arasında buldum ben seni.Bir hazine gibi bin bir çileyle çıkardım yüz yıllık mağaradan.
Ve aşkımı bir güvercinin ayağına bukağıladığım sevda sözleriyle ilan ettim tüm iklimlere.
Nefes almanın sırrına ben seninle erdim.Yüceler yücesine vardım kanat çırpan martılar gibi çığlık çığlık.Dağlardan yankılanan seslerde hep sen vardın.Denizlerin ulaştığı son nokta senin sımsıcak sahillerindi.
Son bestesini yapıyorum ben bu türkünün.Kırılan kalemimin dökülen mürekkebi yerine göz yaşlarımla devam ettim güftesiz besteme.Oysa nasıl anlatılırdı ki aşk sözsüz?Sultansız bir saraydan ne farkı kalırdı?Güneşini yitirmiş bir günün sonunda ,beklediği,özlediği gelmeyen mahzun bir insandan farkı olur muydu hiç?
Yürek hoplaması notaları ilmek ilmek dizdim söz ipliğinin kanaviçesine.Yazık ki söz,kapısını açmadı bana,bu aşkın destanını yazmam için.
Ses getirmiyor dalgalar dövdüğü kıyılardan.Esmiyor rüzgarlar bana ilham getirmek için.

Dedim ya ben gündönümlerinde tutuldum aşka!
Sundum ebedi aşkımı insanlığa.Sulu sepken yağan kar bile bu aşkın ateşini söndürmeye güç yetiremez.
Volkanlar lav püskürtse de benim sana olan vurulmuşluğumu eritemez.Erguvan renkli gökkuşağının huzmeleri arasından sızan muştuydu benim aşkım.
Sararan yapraklara haber saldım:”Ne olur biraz daha sabır;sönmesin ışığımın pırıltısı,düşmeyin ,dayanın biraz daha.Toprak olmasın aşkım da sizin gibi.”
Ama toprağa düşünce çoğalırmış sevgiler.Sevgim bu toprağın mayası olur,üzerinde yaşayanları aşk iksiriyle kendinden geçirirmiş.Güller belki de bu iksirle bağlamıştır.
Toprak olmadan gül bitirilmez ki...

Dedim ya ben gündönümlerinde tutuldum aşka!
Yeni bir sabah ilk ışıklarını üstümüze salıyordu güneş.Ve biliyordu her doğuşun yeni hüzünler sakladığını.doğuyor ki yeni gündönümlerine ulaşsın.Gündönümlerine susamış dudaklara bir parmak bal çalıyor.Ve bir şeb-i arus bekleyen aşıkları Mevlana ocağında “semaya”davet ediyor.
Berraklaşan gökyüzü şimdi yavaş yavaş aydınlığını karanlığa ve ardından mehtaba bırakıyordu.Kuşlar hüzünlü şarkılarla günün bitişini müjdeliyor aşığa.
Yüreğimin iniltilerini aşk diliyle kaleme aldım.Son perdesini yaşarken bu fani aşkın sonsuzluğu araladım gündönümlerinde.

Dedim ya ben gündönümlerinde tutuldum aşka!
]

Başa Dön