DELİ TAVIK...
Diyom ki bizim insanımız ne gadar üretici, yaradıcı, hınzır, muzur...
Öyle bulup buluşdurur, yapışdırır ki şıp diye otura... Bu bazen sevgiden, bazen yergiden, biraz da gıcıklıh ossun diye... Ama sonuç da ‘’unvan’’ zaabı haketmiş olmalıdır, yosa dutmaz.
Dutduhdan sona da artıh gişinin ikinci, ağer gaybetiyse yani arhasındanısa ases ‘kimliği’ olur lakaplar...laaplar.
Bazan dengesizleri olsada, o gadar ilginç, o gadar enteresanları varki, şimdi, ben bile dahıldım, hangisini öncelikli annatmalıyım diye. Onu annatsam bu, bunu annatsam o darılacak. ‘’Ayıp ayıp, benim laağabımın ondan geri galır nesi var ki ...’’deyi. Kimse darılmasın deyi ben de atıyım holtamı devaneye bahalım kim dahılacak ilk olarak holtamıza...
- Çek çek, çeksene lan, çeksene bah çırpınıyo, gaçmadan... - Hooop, aha dahıldı, bahala kim lan, a aaa aboov .... ..... çıhdı.
- La sen ne biçim bi adamsın, o gadar adamın içine atıyon holtayı bi gadın çıhıyo, bi de dutuyon .... .... diyon. Yosa senin gadınlara garşı bi gıcıhlığın, bi düşmanlığın mı var ne?
- Şişşt, bana bah ulan ‘gaganın torunu’, asabımı bozma benim, lan ben mi godum bu lağabı, get ona bu adı goyana de, üsdelik ben mi dedim holtıya dahıl diye. Hemi holta atmasamda gafamdan yazsaydım, gine onu yazardım.
- Peki niye onu yazardın ki?
- Çunki, ben gadın haklarına da önem veren moderin bi adamım, çaadaş. Ne diyo moderin çaaadaşlar; Leydi Förüst. Bak, türkücüyken türkücü İrbaam Datlıses bile türküsüne başlamadan evvel ne diyo ‘Leydis end centilmene.... hora, hora, hora...
‘End’ ne demek, ‘’ve’’ demekdir, eyleyse önce leydis, sona centilmene... Yaaa, oğren bunnarı. Hemi biliyon mu sen, o, bir ilki gerçekleşdirdi koyümüzde, o yüzden bile olsa ona o önceliği vermek lazım. O BİR İLK. Haydin başlıyak....
‘’DELİ TAVIK’’
Boonki gonuğumuzun kokeni Gaşgışla’lı, eee mısafire öncelik...
Ne demişidik, gendisi Gaşgışla“lı, sen taa oradan dut Çavışlılı bi gencin gonlünü yah.
Yah amma ne yahış; cayır cayır...dutuşdur.
Genç dutdurur; „olacasa bu gız, olmazsa asla heç kimseynen evlenmem. (Boon bile aynen beyle düşündüğünü biliyom!!!)
Gencin isdediği olur, hemi niye olmıyacamış, sanki birbirllerinden daha eyisini mi bulacahlar.
Efendiiim, söz, nışan, (gizli – gizli nışanlı gorme), duün- dernek derken evlilik yapılır ve herkeş erer mıradına... bize de hikayelerini annatmak galır.
Gelin için yeni bi ortam, yeni bi koy, yeni bi ev, ısıcacık bi yuva... yeni bi sorumluluk, yeni insanlar ve yeni bi goca... diyemiyecaam çünki; ilk ve tek gocasıdır.
Ve hepisinin üsdüne üstlük yeni bir soyadı.
işde bütün mesele bu soyadından gaynahlanır ve ömür boyu yakasını bırahmaz...
Meclisde, Genelgurmayda, Anayasada bi insan yeni bi goreve gelince ne eder, baalılık yemini eder daalmi.
He, açıhdan söylenmesede evlilik gurumunun da gizli bi yemin töreni vardır:
„Evime baalı, eşime sadık, işim de çalışgan olacaama, çocuklarımı mutlu gılacaama, gaynana ve gayınbabanın sözünden çıhmayıp gelinlik yapacaama, geç yatıp, erken galhacaama, dürüst ve terbiyeli olacaama, ... ... ve aldııım soyadının gereklerini harfiyen yerine getirecaame namusum ve şerefim üzerine söz veririm, söz veririm söz veririm“.
Bu verdiği sözlerden bu gune gadar bi santim bile sapdığı gorülmediği gibi, fazlalığı yuzünden başına gelen „bişmiş tavığın“ başına bile gelmemişdir.
Çünki, gendisine yeni bi unvan –laağap - gazandırmış ve o gunden sona özelliklede gaybetinde gonuşulurken yeni adıyla çaarılır, anılır olmuşdur; gel ... ... get ... ....!
- Peki bunu nasıl hak etdi?
- Nasıl mı, ne sözü verdi yemin törenide; „aldığım soyadının gereklerini harfiyen yerine getirecaame...“
- Eyide ne var bunda...
- Daha ne ossun, yeni soyadı ney? Atilgan, Atılgan ne demek: girişgen, çabık, biraz da aceleci veee atak demek.
- Haaaa, ......! gine de annamadım...
- Annasan zaten bayılırdım ben...
Soyadı atılgan olduuna gore her bi işde, güçde atak davranacak.
Eyle bi atak davranır ki malın-davarın, evin-barkın, çoluuğun-çocuğun işi, gaynananın-gayınbabanın, bağın-bahcanın her şeyi zamanından önce yapılmada, çünki, o çok atak davranmakda.
Hatda evde söz sözleme, garar verme ve yerine getirmede herkeşden daha atak davranmaktadır... aldığı soyadını hak edecekya...
- Ee o zaman ayledeki herkeş bu unvanı ... ... alması lazım daalmi?
- Daal, ötekiler bu soyadı atalarından almış ve doğal hakları, çaba gerekdirmez, amma bizimki sonadan gelme gelin, gelin o çabasıynan hak etmeli...
Hak verilmez alınır.
Diyer şeyler neyisede şu laf etme, garar verme yetgisi ve söz geçirme ataklığı gocasını biraz ırahatsız etmekde, biraz daha pasif davranması grekdiği yollu uyarılarıda atak bi hareketle bertraf edilmektedir.
Hani Anadoluda bi laf vardır;“.... .... annamıyanın hakkı kotekdir“.
Gocıya tek çare bu galmakdadır amma, bu girişimler de geri püskürtülmekdedir. (Zaten bu yönteme hiiiç başvurulmamış veya vurulamamaşıldır...)
Gaşgışladaki baba bi gün der ki; „Yav biz Çavışlıya bi gız verdiydik, hele gidek bi bahak, halları - keyifleri nasıl, noruller...“
Goşar at arabasını ver elini Çavışlı... Sootlere (söğütler) gelince bahar ki damadı harmanda gan ter içinde çalışıyo, dooruca sürer arabasını orıya...
Hoş – beş, el öpeme, tabi garşılııında gozlerinden öpülme, yanahlarndan ohşanma, selam-kelam... ve uzun, uzun gonuşmalar.
Burası uzun ve derin olduğu için ben gısa dutuyum.
Baba sürer arabayı gelir eve, gelir ki evde bi garşılama, bi garşılama, gızı sankim bi pervane olmuş fırıl – fırıl dönüp dolanıyo babanın ve at arabasının etrafında...
Ne de olsa bunca zaman sona gormiye gelmiş ya babası... Babıya da gosterecek ne gadar atılgan olduğunu.
Amma baba biraz gergin, suratı acicik! asık...
Der ki eh nede olsa o gadar yol gelmiş, yol yorgunluğudur, geçer...
Dört döner babanın etrafında, lak demeden ekmek, lık demeden su, yorgunluğu getsin diye de çay goyar ocağa...
Ama baba bi bahane aramahda.
Baba, ayaklarını yumak için getirilen laanin (leğen) kenarına basar ve olanca su ’dah’ edilir ortalığa... Baba sen noordün ortalık berbat... oldu demiye galmaz, baba; ’’bak sen bana gusur mu buluyon, garşı mı geliyon’’ der ve ani bir atakla yüklenir bizimkinin başına...
Baağırtı ve çağırtıları taaa harmandan duyan gocanın yüraağı dayanamaz tabi, goşar gan - ter içinde, bahar ki ne gorsün garısı altta, baba üstde, yumruh ve şamarlar havada... Dayanamaz... ve der ki ’’bu fırsat bi daha ele geçmez, hadi oolum’’ o da girişir ve atağın şiddeti yoounlaşır.
Eh, hemi iki gişi, hadi goca neyisede, hemide işin içinde baba olduuna gore dayanmak gerek, der, der amma şiddet artmahdadır.
Çırpınır, çabalar ve bir silkinme haraketiynen gurtulur ellerinden ve sağa - sola gaçışmıya başlar.
Daha hırslarını alamıyan goca ve baba baaırıllar ardından: ’’ gel burıya gaçma, gaçma öyle deli tavık gibi, seni gidi deli tavık seni, seni haaa...’’
Bizimki bu süratınan goşar ’’Gaga’nın’’ garısının yanına...
Yüz – göz sanki sürme çekmiş gibi makyajlı, mor - allı – pullu...
Gaçarken gorenler de olur, koylü bu, yabancı daaldir bu işlere, hemen herkeşin başında...
- Gız bu halın ney beyle...
- Heeç, bizimkilerin atağından sıyırdım...
- Canın yanmış, acımışdır, onnar atak halindeyken sen noordün...
- Noorüyüm kele, deli tavık gibi çırpındım...
Gaganın garısıda dut, sen yeme - içme Gagıya annat (annatmasa sanki duyulmuyacah) Gaga da dutar orada burada annatır, güya gocayı övecek, hem cinsiya, ’’Ulan erkek dediin beyle olacak, bi okşamış, bi guvalamış ki avradı gorme getsin, deli tavık gimi...’’
İşde beyle...
Gel gün, get gün... beyle annadılmış, beyle anılır olmuş ve beylece bir koylümüz daha bir laağap, bir unvana sahip olmuş: Gel D... ..... , get D... ....!
Hikayemi bitirmeden tarafımdan zorunlu bi açıklama yapmam lazım:
1- Gorüldüüü gibi bu adı ben dahmamışsım. – elçiye zeval olmaz mış! -
ve de
2- Bu sene izine getdiimde gine gordüm, gine aynı...
Elini opdüm, o da benim yüzlerimden öpdü... ve dedim ki; ’’... eci (adını demiyecaam, yosa kim olduğu bilinir!) eciii, haydı gozün aydın ossun, bizim koyün gadınları anca mezarda emekli olurdu amma, sen gine bi ilki gerçekleşdirdin, doorumu, Dış İşleri Bahanlıından emekli olmuşsun, haydı yeniden gozün aydın ossun, SEN Bİ İLKSİN, hemi hekayemin, hemi koyümüzün ilkisin, gayrı emekli oldun, dadını çıkar, çekil bi koşede otur’’ dedim.
Ne dedi biliyonuzmu;
’’He kele, ne oturmasıymış, duramıyom ki ayı, gine sağa sola DELİ TAVIK gibi goşuyom, goşuşduruyom’’
...!!!