Delikli Uykular

Ben uykunun koynuna düşmeden, aklımın köşelerinden düşenler:

yazı resim

Sus pus oturuyorum günlerdir uykunun evinde. Cümle cümle aşk oyalıyorum, biliyorum/biliyorsun ben kendimi böyle oyalıyorum! Heceleri iplere geçirip süslü başlıklar örüyorum, flu fotoğrafları sır sandığımdan çıkarıp, tozunu alıp geri yerleştiriyorum, geçmişin adamlarıyla yeni zamanlarda randevulaşıyorum, yazdıklarından birinin içine bağdaş kurup uzun uzun sohbet ediyorum, sıkılıyorum, kaçıyorum bir cümlenin deliğinden, firar ediyorum ben, benim içimden!!
İçimdeki ben’in büyüdü ayakları sığmıyor artık 23 numara bir ay[lak]kabına. Yeni şeyler istiyor; dokunulmamış cümleler, bakire aşklar, soluksuz bırakan düşler gibi. Oysa bu ruhun yeni hiç bir şeyi kalmadı! Aklımdan bedenime her şey eskitilmiş, dokunulmuş, yaralanmış.. Düşlerim ayaklar altında. Cümlelerimin çoktan bozulmuş akordu. Sadece kırık kanadım var; daha yenice; 19’umda bir hevesle taksitle aldığım. Birkaç cümle içinde kullandım ama uymadı elimdekilere. Elden de çıkaramadım. Hala durur bir kenarda kendisi ve taksitleri. 14 şubatlarda ekstresini gönderirler; ben ödemem yıllardır. Bende ödeyecek kadar aşk nerde? İki yakası bir araya mı gelmiş “seni” ile “seviyorum”un? Nerede harcanmış son bozukluğu “ben de”nin? Çok zaman olmuş, hatırlayamayacağım kadar çok…Öpüşlerimi kupkuru bırakacak kadar çok…Şimdi, yeni bir aşk için cümleler oyalıyorum, çeyiz düzüyorum bir sonraki ömrüme. Çıkmıyorum yalnızlığımın koynundan, ona anlatıyorum kırmızı düşlerimi. O da bana dizi dizi imitasyon mutluluklar hediye ediyor. Sahte olduğunu biliyorum; ben de sahte bir gülüşle teşekkür ediyorum; ödeşiyoruz. Neyse, uykunun evine dönmeliyim artık. Geç bile kaldım. Yarına yazılması gereken çok fazla akıllı işi cümlem var.
Delikli uykular…

Başa Dön