Dolunay

İnsanın dostu kendisinin kopyasıdır

yazı resim

Dolunay

Uyurken gördün mü hiç dostunu, anlayasın diye onun nasıl göründüğünü? Başka nedir ki dostunun yüzü? Senin kendi yüzündür o, kaba ve kusurlu bir aynada.
Böyle buyurdu Zerdüşt Peygamber

Sanki bir mobese kamerası gibi üzerinde duran dolunaya gözlerini kısarak baktı. Allah ın belası sokak lambaları diye iç geçirdi. Gündüzleri güneş gözlüğü taksada gece ay ışığı ve sokak lambalarının caddeyi aydınlatması gözlerinin kamaşmasına neden oluyordu.
Yeniden migreninin tutacağını düşündüğü için cebinden çıkardığı ağrı kesiciyi ağzına attı. Telsizinin cızırdaması ile arkadaşının kendisini aradığını anladı. Telsizi eline almıştı ki Orada mısın? Tamam diye arkadaşının sesini duyunca hafifçe gülümsedi.
Alarmı etkisiz hale getirdin mi
Zaten migreni ve sokak lambaları nın ışığından muzdarip olan Poyraz derin bir nefes alıp Bir saattir yaptığım bu diyerek arkadaşına cevap verdi.
Birkaç saniyelik sessizlikten sonra adam yeniden telsize konuştu.
Zaman geldi. İçeri giriyoruz
Poyraz telsizini kapayarak yavaşça dış kapıya doğru yöneldi. Etkisiz hale getirdiği alarm sistemine son bir kez daha bakıp yavaşça kapıyı açtı. Tabancasını eline alarak mücehferler in olduğu odaya doğru ilerlemeye başladı.
Binanın boş olduğunu bilse de her an önüne bir güvenlik görevlisi çıkabilirmiş gibi hissediyordu. Yavaşça Mehmet ile buluşacağı noktaya geldi.
Kendisini baştan aşağı süzen kısa boylu adama bakarak Odaya girdiğimizde arkamdan yürü. Diye seslendi. Mehmet hafifçe sırıtıp Emrin olur paşa diyerek güldü. Poyraz Mehmet inde silah taşıdığını görünce rahatsız oldu.
Sonuç da oda benim gibi güvenlik amaçlı silah taşıyor diye düşünse de ,güvenmediği bir hırsızın arkasında silahla durmasını istemediğini fark etti.
Kasaya vardıklarında Mehmet gözlerini dikerek Poyraza baktı. Karşısında duran kısa boylu adamın ne demek istediğini anlayan Poyraz alet çantasını çıkararak kasayı açtı.
Mehmet mutlu olduğunu belli eden bir tebessümle elimdeki silahın özelliklerini biliyormusun diyerek silahını kaldırdı.
Kasadaki pırlantaları çantasına yerleştirmekle meşgul olan Poyraz Hp-01 ultra 5.5milimetre lik bir tabanca diyerek cevap verdi. Poyraz ın nasıl bu kadar zeki olabildiğine şaşırmış olduğu belli olan Mehmet elindeki tabancaya bakakaldı.
Bak bunu bilmiyordum diyerek tabancasına bakmaya devam etti.
Poyraz gülerek Senin kullandığın tabanca dahil otuz farklı tabancanın özelliğini. Belini hissedemediğini anlayan Poyraz başını eğerek aşşağı baktı. Karın bölgesinden akan kanı görünce silahını kendisine doğru tuttuğunu fark eden Mehmet e döndü.
Eli ile karın bölgesini tutan ,şaşkınlıktan ağzı bir karış açılmış Poyrazın yanına giden Mehmet, pırlanta çantasını aldı. Kapıdan çıkarken ölmek üzere olan Poyraza bakıp Otuz farklı silahın özelliğini öğrenmek yerine keşke kime silah vermen gerektiğini öğrenseydin diyerek odadan çıktı.
Poyraz o an zeki olmanın asla tecrübenin önüne geçemediğini anladı. Bir yola çıkılmışsa o yolda insanı bekleyen tehlikelerden kendisini zekasının değil yola birlikte çıktı kişilerin kurtarabileceğini fark etti. Ne kadar zeki olursa olsun insanın dostları kadar başarılı olabildiğini aksi takdirde sonunun burada biteceğini öğrendi.
Zaten bende fırsatını bulunca onu vuracaktım diyerek iç geçirdi. Poyraz her insanın dostunun aslında kendi kopyası olduğunu ölmeden saniyeler önce anladı.
Dolunaya son kez baktı. Ölmeden görebileceği son manzaraya bakarken artık ışığın kendisini rahatsız etmediğini gördü. Aslında dolunay ın ne kadar güzel olduğunu fark etti. Hafifce gülümsedi. Poyraz gözlerini hayata böyle yumdu.

MEHMET BURAK YÜKSEL

Başa Dön