El Bizim

\* Öykü bu ya vaktin birinde besleyemediği kızını, seninle odun kesmeye gidelim diyerek, babası ormana götürmüş. Sen burada oynarken, ben ileride odun keseceğim demiş. Ağaca bağlanan boş süs kabağına rüzgâr vurdukça, babasının ileride odun kestiğini zanneden kız, akşamın karanlığı çökünce, babasının kendisini terk ettiğini anlamış. “Tık, tık eden kabacığım, beni aldatan babacığım” diyerek zavallı kız kaderine küsmüş.

yazı resim

El Bizim

Körpe gövde kıvılcımlar saçarken
Hal arz eden parası yok kul bizim
Deneğimin üstündedir gözlerim,
Ormanın da dalı yanan gül bizim.

Yazın duman, kışın puslu dağlarım
Dar boğazda esip giden yel bizim;
Vatan aşkı burnumuzda tüterken,
Susuz biten dikeniyle çöl bizim.

Yol üstünde anam uğrun yaş döker
Boz bulanık akıp giden sel bizim;
Nehir yatağında, tarih seyrinde
Önü ardı geçit vermez bel bizim.

Toprağıdır küpü dışa vurduran
Orta yerde kardığımız kil bizim;
Kime suç bulalım söyleyin dostlar!
Gerçeklerle bağdaşmayan dil bizim.

Elli yıldır şu meyveyi tatmadık,
Dilimiz yok, başımız mı kel bizim;
Kulağım, hep aklım babadan yana,
Hınk diyenle, balta tutan el bizim.*

Başa Dön