ellerinin sıcaklığını özlüyorum... uyandırmaya kıyamayan saçlarımı... çarşafımın kırışıklığından ütülenmiş bir bahar sabahına uyandırışını... en mahmur yerinden öpme gözlerimi... kara gözlerime kahvaltılık bir hediye ama... öpme, bir düş yorgunuyum, hayır rüya değil... rüyalarımı istimlak ettim... bir gecelik düş kondurdum... öpme, beden ruhdan önce gelirmiş... gelsin, gözlerim henüz gelmedi... eski bir kızılderili inanışı işte... hep korkar(d)ım...
ellerinin sıcaklığını özlüyorum... kahveyi sevmediğimi biliyorsun... çaydanlığın buharında sabahın yedisinde uyanmışsın... hazırladığın kahvaltı basit, ama duygulu... dağınık saçlarım var... dün geceden kaybolmuş kravatım, iç çamaşırlarım...
ellerinin sıcaklığını özlüyorum... saçlarımı kurutmayı öğretmiştin ayna karşısında... düğmelerimi iliklerdin gömleğimin karşı kıyılarının... karşımda yarı çıplak bir bahar yaprağısın her sabah...
en çatlak öyküsünden öpme dudaklarımı... benim öykülerimin elmaları çalınmış hep... topla saçlarını git benimkilerden...
... posta kutularımın zemin kat karanlığı... iki anahtarı vardı sanırım... kapıcıya vermemiştik... biri bende hala...
ellerinin sıcaklığını özlüyorum.. .mektuplarını yazdığın kalem, kızının ilkokullu kalemi... bir yüreğin uçurumlarının kenarlarında sınanmış korkularıyla ürkek...
cümlelerinin soğukluğunu anlıyorum...