Fragmanlar

Ölüme, mutluluğa ve hürriyete, şimşek hızında bir göz atış...

yazı resim

+ Belirsizlik içermeyen bir hayat cazibesini yitirmiştir, ve hayatın cazibesinden eksilten egemen unsurlardan birisidir ölüm. Ne ki o, ne zaman zuhur edeceğini gizlediği için, hayattan gasp ettiği cazibenin bir kısmını ona geri verir. Böylelikle hayatın, sihrini, çekiciliğini kısmen koruyarak lüzumsuz ilerleyişini sürdürmesi mümkün olur.

+ Mutluluk, hoşnut ruhun kimi dalgalanmalardan sonra hoşnutluğa geri dönmesidir. Acı çeker kişi, bezginlikler ve korkular yaşar; ne ki bir süre
sonra gönlüne bir memnunluk yerleşir, ve kendisine mutlu olup olmadığı sorulduğunda, mutlu olduğunu söyler. Keza yaşadığı sevinçlerin ardından
kendisine aynı soru yöneltildiğinde, bu kimseden gene aynı cevap alınır. Çünkü o memnundur. Sevinç kısa soluklu bir duyguyken, mutluluk ruhta
beliren uzun ömürlü bir eğilimin adıdır. Bu eğilim, ruhun memnunluğa olan eğilimidir. Ruhta beliren üzüntüler, yılgınlıklar, buhranlar ya da kimi
keyiflerden sonra ruh bir memnunluk durumuna geri döner ve orada kalma kararlılığı gösterir. Onun memnunluktaki uzun soluklu ikameti mutluluğu
doğurur. Tersine, çeşitli duygulanımlarından sonra ruh bir memnuniyetsizlik haline geri dönüyorsa bu onun mutsuz olduğunu gösterir. Velhasıl, mutluluk
da mutsuzluk da ruhun uzun erimdeki genel eğilimleridir. Ruhun uzun erimdeki genel eğilimi memnunluktan yanaysa mutluluktan söz edilir,
memnuniyetsizlikten yanaysa mutsuzluktan...

+ Prangalar içine doğar insan. Yani doğumuyla beraber hürriyetin en uzağına yuvarlanır. Hürriyetten tâbiliğe. Bununla beraber, hürriyete özlem duyar o.
Prangalarını parçaladıkça ona doğru yaklaşır. Prangalarını parçalamak, isteklerini denetleme kuvveti edinip ondan yararlanmak demektir (bu tarz bir kuvveti elde etmekle kişi, içine zuhur ettiği tarihsel-toplumsal bağlardan otomatik olarak kurtulur; şöyle ki, şeyler kişiyi, istencini bağlayarak
bağlarlar ve istencin ilmeğini çözen biri, onu bağlayarak kendisini bağlayan şeylerden otomatik olarak özerkleşir). İsteklerini denetleme kuvvetine sahip olan biri, tinsel açıdan gelişmiş biridir. Tinsel açıdan en ilkel insan, isteklerinin talimatlarına itiraz etmeksizin uyan insandır. Öte yandan, kişioğlunun çekirdeği olan istek defedilebilecek bir şey değildir. Gelişkin bir tin, yani isteklerine söz geçirebilen bir tin, tezadını uyarma yahut yaratma ve içe yöneltme yöntemleriyle denetler isteklerini. Meselâ kişioğlunun toplumsal bir yaratık olmasının başlıca nedenlerinden olan güç dürtülerini, kökensel olarak dışa ya da diğer insanlara yönelmiş olan bu dürtüleri, döndürerek, içe ya da kendine doğru yöneltir. Diğerlerini kendine uydurmaya çalışan, bunu başaramazsa onlara uyan biri olmak yerine, kendiyle
uyumlu, kendi talimatlarına uyan biri olur böylelikle. Dahası, hükümdar koltuğuna oturma ihtiyacının baskısından dolayı ötekilerden ayrılamamak gibi
bir zorunluluktan da kurtulmuş olur. Sahip olma ihtiyacını, dışsal şeyleri temaşa eden bu ihtiyacı, içsel bir şeye sahip olma ihtiyacına çevirir. Bir fikre sahip olmayı, bir otomobile sahip olmaya tercih eder. ]

Yorumlar

Başa Dön