Bir Gariplik Üçlemesi
İyi / Kötü / çirkin
Dedi ki;
“Ayrıldık diye söyleme gülüm
Ayrılık bedenlerin,
Ruhum senin!”
Dedim ki;
İyi (Bende özledim)
Bir de bana sor!
Bilmem mi?
Eskişehirde mazot bırakır,
Tellere tutunur da gider,
Ve sessiz dediğin istasyonlarda
Garip çığlıklar;
Raydan, telden ve kentten,
Sudan, yoldan ve sesten,
Her yerden!
Ebced hesabımsın
Harflere, rakamlara bulanmış
Topladığım sen!
Bulduğum sen!
İki ilgisiz şehrin kesişmesi?
Yine sen!
İnanmazsan sor;
O son istasyona!
Teselli etme beni!
Bedenin 'uzak'
Ruhun 'yakın' diye!
Kaç 'yakın' gördüm,
Yüzyıl vardı aramızda,
Kaç 'uzak' unuttu gülmeyi!
Yanımdaydın madem
Öpseydin ya beni!
Kötü (Ya bedenin?)
Biz ayrılmadık!
Olası bir ayrılıktan yaralarda açılmadı!
İşte tam da böyle!
Ayrılır gibi olduk kavuşmadan
Sen ve ben gider gibi…
Korkma;
Vapurlar insan yığını
Ve hepsi dolu kalktı
O kör limandan.
Üstelik de uğurlamıştım
İlk gördüğümde seni!
Sonra yine 'öyle' değil!
İstasyonlarda çığlık da vardı!
Bir feryat gibi
Kendinde yankılanan…
Sen, seslere giderken,
Ben kendime döndüm.
Doyumsuz bir iştahın,
Ecelsiz sandığın,
Gururuydu yenildiğin!
Ama gerisi doğru
Bir liman şehri var dilimde
Ayrılığa dair fora çekmiş
Sen kefili, kaptanı benim,
İçimde batan gemilerin
Ayrıldık diye söyleme gülüm
Hiç başlamamışken…
‘Ruhum senin’ hiç deme,
Başkası dokunuyorken!
Çirkin (Yüz)
Say ki, kısırlığının dölüyüm!
İlhamına mecal olacaksa,
Yalandan da olsa sev;
Ayrıl, seviş, kavuş benle!
Sonra gitmelerin…
Her gelişin arası bin yıl
Ruhun nerde,
Bulduğun cesette?