Yükseklikten korkmayan ay
sağarken sütünü bembeyaz ve soğuk
pencerelerimden
bir anlam kazanıyor karanlık
duvarlar, kişilik sahibi oluyor
oralarına buralarına sıçrayan gölgelerle.
Ay, ışığıyla emziriyor ne varsa odamda
masa, kitap, sandalye ve ben ve diğerleri
karışıyoruz duvarlarda birbirimize
hepsi birer anlam kazanıyor;
ben, hiçbir yere varmayan cümle oluyorum.
Ay, ışığıyla emziriyorken ne varsa bulduğu
büyüdükçe büyüyor gölgeler
sütten kesilmiş yaşlı bir çocuğum
anlamsızlık süt bıyığı halinde bırakıyor kendini
gölgem yitiriyor tüm kişiliğini
sanırım bu bir idam
bu darağacı ne zamandan beri odamda,
hatırlayamıyorum.
Ağzı süt kokan ceset
güneşle beraber siliniyor usulca.