Önce "Size bir hediyem var." dediğinde çok umursamamıştım. Aradan uzun bir süre geçti ve tekrar Mustafayla karşılaştık. Bana nerede kaldığımı sordu. Ben de söyledim ve odama gittim. Beş dakika sonra Mustafa elinde küçük bir hediye paketiyle içeri girdi ve hediyeyi bana taktim etti. Çok şaşırmıştım. Neden bana böyle bir hediyeyi layık görmüştü? Bu düşünceler içinde hediyeyi açtım. Oltu taşından yapılma üzerinde ismimin yazdığı bir tesbih vardı o küçük kutunun içinde. Gerçekten çok duygulanmıştım. Beni düşünen ve bana saygı duyan kişilerin olduğunu bilmek içimi rahatlatıyordu. Mustafa bir süre sonra odadan ayrıldı. Elimde oltu taşında yapılma tesbih, düşünüyordum. Herhangi bir kişiden farklı ne vardı bende? Mustafa bu hediyeyi neden bana layık görmüştü?
Yıl içinde Mustafa'nın matematik ve fizik derslerine yardım etmek ve kandillerde mesaj atıp hal hatır sormak dışında başka bir şey yapmamıştım. Bunlar benim için olağan şeylerdi. Fakat Mustafa ona verdiğim emeğin karşılığını vermek istemişti. Onca yıl ders vermeme rağmen böyle bir şey ilk defa gerçekleşiyordu. Çoğu ders verdiğim kişi beni bir kez bile arayıp sormamıştı. Benim de açıkçası böyle bir beklentim yoktu. Ben defterimi iki bölüme ayırmıştım çoktan. Defterimin özel bölümünde Mustafa gibi vefalı ve gerçek dostlarım; geri kalan bölümde de diğerleri yer alıyordu. En önemlisi kimseye kötü yazmıyordu.
Bir kişi ya gerçek dosttur ya da değildir ancak kötü değildir bana göre.
Beklentim her zaman özel bölümümdeki isimlerin çok olması oldu. Ve bu kişilerin artacağı günü iple çektim. Sanırım meyveler olgunlaşıp yere düşmeye başladılar...
Gerçek Dost
Gerçek dostu bulmak denizde elmas bulmaya benzer. Çok zor bulunur, belki bulunmaz ama bulununca bir daha kaybedilmez.