Kapandı gözlerim.
Mana aleminin kapısı aralandı. Nereye bugün yolcuğum, hangi labirentin ortasından Tanrı’yla konuşacağım, hangi rüyanın ucundan tutup uyanacağım.. Sabırsızlanıyorum. Mantıksız, bedensiz acısız bir yolculuğa başlıyorum.
Mavi hakim ya deniz ortası ya yüksekte, belki de bulutlara temel atmış. Pencere kenarında oturuyorum. Neler geçiyor ki aklımdan. Evliyim, yasak etmişim kendime illegal aşkları. Düşüncesi bile korkunç, olmaz, günah…Belli ki aynı evin içindeyiz, ,iki erkek bir kadın. Basma olsun isterdim elbisem konuya uysun ama üzerimdeki; bulutlardaki kadına uygun beyaz, omuzlarımı açıkta bırakan bir elbise. Oturduğum divan evimdeki gibi; tahtadan çakma geniş ve rahat. Bir hışım kalkıp koşturuyorum herhangi bir odaya.. Gitmiş.
Deli gibi odadan odaya giriyorum. Yok.Yağmur başlamış kararmış ortalık. Şimşek çakıyor dışarıda. Yetişebilir miyim? Neden saklandın diyorum niye bana bir şey demedin? Sızlıyor kalbim, anlıyorum ki beden var. Acı var. Mana da olsa alemin adı benzer duygular yaşıyorum.
Bir kağıt; ıslanmış saklanmış ahşap arasına. Bana yazılmış. İlk kez benim için yazılmış. Avunuyorum. Saklıyorum cebime. Buradaymış işte. Islanmıştır şimdi o giderken. Bir kez görseydim. Kısa cümlelerim gibi kesik kesik her şey. Bütünün parçaları. Kaybolmuş sanırım yarısı. Gönül uykuda kaybettiğini nasıl bulur ki geri. Açıldı gözlerim.
Suçluyum sanki düşünceme söz geçirememişim.Yanımda uzanan insan her şeyden habersiz. Ben gökyüzünden düşmüşüm, üstüm başım hasret. Cebime kaydı elim. Bana yazılan tek şiir kalmış gökyüzünde.