''Hadi Kalk Artık''
Ne zamandır aklımızdaydı zaten şöyle ailece piknik yapmak. Yeşilliklerde uzanıp mavilikleri seyretmek herkese iyi gelecekti. Annem mızıkçılık yaptı, ''gelmem'' dedi. ''Hem ben sevmem öyle yerleri, onca da işim var zaten.'' Fazla üstelemedik, günün ağarmakla ağarmamak arasında tereddüt ettiği o ıssız anda düştük yola.
Uzundu yol, neşeliydi araçtakiler. Uzundu yol, sessizdi yol konuşma yeteneğini kaybetmiş geveze bir çocuk gibi. Kim bilebilirdi ki o yan yoldan bir kamyonun bu sessizliği yırtarak çıkacağını. Yol bize sinsi bir oyun oynamıştı. Başrolde de çirkin bir kamyon vardı. Kırdı direksiyonu şoför çarpmamak için kamyona, kırdı direksiyonu sonsuz bir uçuruma. Çığlıklar karıştı birbirine. Çığlıklar arasında acımasız bir oyun vardı. Her bir çığlık boğuyordu bir diğerini. Böylece hepsi boğulacaktı. Çığlıklardan biri baskındı diğerlerine: ''Hadi Kalk Artık''. Bu annemin sesiydi. Ama evde kalmamış mıydı o? Ne işi vardı burada? Bunları düşünecek vakit yoktu. Çünkü dipsiz sandığım uçurumun dibine yaklaşmıştık ve ben artık...
Uyanmıştım. Annem yanı başımdaydı. fırlayıp yatağımdan boynuna sarıldım. ''Hayır olsun'' dedi memnuniyetini gizlemeden. Sustum, öylece baktım yüzüne.