Hayatın Gizemi

Bu kez doğru iz üzerindeydik. Hayatın anlamı az sonra gözlerimizin önüne serilecekti.

yazı resim

Hiç bitmeyen cinsten çeşitli büyüklükteki mumlar, saatlerdir yanıbaşımızda sessiz sedasız titriyordu. Biz kafamıza çivilerle çaktığımız soruları sofraya indiriyor, insanoğlunu konuşuyor, oradan hayatın gizemine ulaşmak için usanmadan açıklamalar getiriyorduk. O, karşımda, yerde oturuyor, sen ayak ucuna yaslandığım kanapede uyuyordun.

Memnundum. Ne başıma ağrı girmişti ne saatin kaç olduğunu merak etmiş ne de uyku bastırmıştı. Konuştukça açılıyor, netleştirmeye çalıştığımız sorular dallanıp budaklanıyor, gizemin büyüsünü bir türlü çözemiyorduk.

Sen arada bir kıpırdıyor, konuştuklarımızdan habersiz yer değiştiriyordun. Her yer değiştirişinde düz ve bakımlı saçların dalgalanıyor, yastığın yüzeyini dolduruyordu. O zaman onları okşuyor ve elimi usulca alnına bırakıyordum.

Bu tür konuşmaları çok yapmıştık. Sanki şimdi daha önce olmadığı kadar yaklaştığımızı hissediyorduk. Bu kez doğru iz üzerindeydik. Hayatın anlamı az sonra gözlerimizin önüne serilecekti.

Ayakların mı uyuştu bilmiyorum, sen kıpırdadın. Saçlarını alabildiğine dağıtarak öte tarafa döndün. Dizlerini karnına çekince battaniye yetmedi, üzerin açıldı. Battaniyenin ucunu beline doğru çektim, ayaklarının altına sıkıştırdım.

Alevlerin yüzünde gezindiği arkadaşım, Dikkat ediyorum, kıpırdadıkça üstünü örtüyorsun, dedi. Sana baktım. Gözlerimle yeniden üzerini kontrol ettim. Uyanık olmasına gerek yok, diye devam etti, Eminim tüm yaptıklarını algılıyor. Hepsini hissediyor. Ona önemli biri olduğunu hissettirdiğin için bu kadar rahat uyuyor.

Mumların alevi titredi. Bir süre konuşmadık. Daha sonra konuşacak hiçbir şey bulamadık.

Başa Dön