Haydi Fısılda Dudaklarıma Bir Şeyler Söyle
Öpmeye varmıştı,
Dudaklarım dudaklarına.
Bir yudum tat almak için değil,
Ta ki doyasıya.
Titriyordu bütün vücudum,
Çarpıyordu sanki kalbim,
Yerinden fırlarcasına !
Sarıldım önce ince beline,
Çektim kendime.
Sonra tuttum o ipek saçlarını,
Okşadım, öptüm ve koktum durdum
Ciğerlerim bayram edercesine.
Usul usul, sessizce !
Anladım ki bir tanem,
Anladım ki,
Sen de susamışsın,
Özlem duyar olmuşsun,
Sanki kerem gibi bazı şeylere !
Amma olmadı ki,
Bırakamadın kendini kollarıma,
Sere serpe, olabildiğince.
Hay allah,
Yine girdi o karakedi,
Yine girdi aramıza,
Silkindin,
Kaçıp da gittin koşarak,
Birdenbire !
İnan ki,
Donup da kalıverdim.
İsyan ettiler bütün arzularım.
Şaşırıp kaldılar,
Anlam veremediler bir türlü olanlara.
Durma, öyle mahzun, mahzun.
Ne diye kaçıp da gittin,
Söylesene.
Ciğerlerimde hala ipek saçlarının,
O esmer teninin mis gibi kokusu var,
Dudaklarımda ise,
Hiç sorma,
Ayıp olur mu söylemesi bilmem amma,
O kiraz dudaklarının doyamadığım özlemi !
Bu ne insafsızlık,
Nedir bu ettiğin böyle !
Şu üç günlük dar-ı dünyada,
Değer mi hiç bana çektirdiklerin,
Haydi durma be güzelim bir şeyler söyle.
Fikret Dündar