Gözyaşıyla sulanır yere düşerken yaprak
Öpüp alnına koyar hatıraları toprak
Korkunun saltanatı sürer gece yarısı
Hatıralar ırmağı akar yarına berrak
Aşikâr duygularım tutsak olur seherde
Kelepçelenen ruhu kapıdan kovar idrak
Vaktin gölgesi düşer mazi denen dağlara
Gül yüzüyle açılır amber kokulu şafak
Hazan hicran mevsimi, ölümü tabiatın
Düşünmez bir kez olsun, hakikatleri ahmak
Düşer günün ziyası aynanın boşluğuna
Kendini gül yangını içerisine bırak
Hüznün kor alevleri yeşerir içimizde
Vuslatın menziline adımlarımız ırak
Hazan düşer bahçeme kasımpatı misali
Hayat değirmeninde kapanır cümle dudak
Hicret, sonsuza hicret; bir gülün yaprağında
Bir yanımız karanlık öbür tarafımız ak
Aşkın sızısı iner yürek coğrafyamıza
Sönmesin sevda mumu fitiline kibrit çak
Gül yüzlü dudakların yakar veda busesi
Gidişin gurbet olur canımıza eyler tak
Döner durur meşk ile sanki pervane gibi
Dünya, güneş, yıldızlar; ibret nazarıyla bak
Sonbaharı önüne serer tefekkür için
Dünyayı boşluğunda döndüren Cenab-ı Hakk
Vuslattan gayri neyle diner yürek sancısı?
Bırakır düşlerini masal çağına, korkak!...
Ruhumuzu sarartır sonbaharın kasveti
Bahara köprü olur gönlümüzde iştiyak
Hazan hüzün demektir gönül lügatimizde
Keder yüreğimize yağıyor sağnak sağnak
(18 Temmuz 2007/Trabzon)
M.NİHAT MALKOÇ