Herşey olmak istiyorum bazen. Herşeye gücüm yetsin;heryere faydam dokunsun yani.
Bu duygu biraz 'kendi tabağındaki bitmeden ötekine geçmeye' benziyor farkındayım.
İçim daralıyor bazen hedeflerden uzaklaştığım hissine kapıldıkça.
'Bugün' diyorum. Bugün ben bir-iki saat fazla ense yaparken; bir yerlerde birileri
neler icad ediyorlar, neler başarıyorlar hedefleri doğrultusunda. İçim içimi yiyor
o zaman.
Buna rağmen dilimde hala 'yenilmek' sözcüğü. 'Ya yenilirsem endişesi'
ve bu endişeyi doğuran hayat şartları...
Bu sözcüğü telaffuz etmek benim en büyük utancım. Düştüğüm hallerse ha keza
Yaşayamadığım çocukluğum;aksamış gençliğim ve belirsiz geleceğim...
Sahibini bekleyen koca bir çuval gibi bekliyor garda. Haydi diyorlar bana. Haydi gel al bizi!
Yoksa gar personeli atıp kilere kilitleyecek bizi üstümüze. Üzerine de KAYIP yazacak.
Beklemek değil benimkisi bekletilmekte. Neyse boşver .Beklemiş bilsin ahali bizi.
İşte beni karamsarlığa bu abes durumlar itiyor.
Belki de güzel olan hiçbirşeyin benim olmayışıydı beni buralara sürükleyen.
Genç bir köy öğretmeni idealizmiyle sarılışımdı her işe. Uğraşlara daldım.
Uzun ve meşaggatli uğraşlara... Ama hiç rastlamadım aradığıma.
Küçük şeylerle de mutlu olunabilir safsatası o gün bugündür kandıramıyor beni.
Çünki mutluluğun küçüğünün büyüğünün olmayacağını benden iyi kim bilebilir ki?
O yüzden kimse kızamaz bu doyumsuzluğuma. Mutlu olabilme yetilerimi kaybetmişim, var mı dahası? Her işte mükemmelliği arayışım kimseyi ilginlendirmez
o yüzden.
Elma çürüğüne benzemiyor olmam; ezilmemin önüne geçemiyodu. Dindiremiyordu gözyaşlarımı. Nafile!
Herşey!
Bu kadar acgözlü olmak tam benim harcım