bir oğlan çocuğu
bir gün
okuduğu hayal kahramanlarının
bir bildiği olduğuna inandı
evden çıktı
dünyanın
en güzel rengini yakalayacaktı
yürüdü uzunca bir süre
acıkınca bir iki elma kopardı
devam etti yola
bir türlü yoktu
aradığı
hoş oda bilmiyordu ya ne aradığını
yürüdü gece gündüz
artık elma onu kesmiyordu
ufaktan tavşan peşinde koşmaya başladı
ne bulduysa onu avladı
ama yol bitmiyordu
o kadar çok zaman geçti ki
bir türlü bulamamıştı aradığını
o renk
o en güzel renk ne olmalıydı
suya eğildi bir gün
aksine rastladı
çocuk değildi artık
vahşi doğaya alışmış
erkek olmuştu
ve bir avcı
ümidini kesti o an
başaramamıştı
kahramanlarsa yalandı
bunca yıl
ne yapmıştı
uzun bir yol
başka
uzandı toprağa
yorulmuştu
artık bıkmıştı
uyuyacaktı, sonuna kadar
ölene kadar uyuyacaktı
sonra birden gökte
tam üzerinde
kuş gibi
tüy gibi birşey uçtu
baktı göremedi
gözlerini kıstı; yok
doğruldu
karşısındaydı aradığı
gölün üzerinden ona uçan bir kelebek
kanadında taşıyordu tüm alacayı
elini uzattı
tuttu tutacak
nede olsa çok hayvan avlamıştı
bunu yakalamak çocuk oyuncağı
çekti elini ilk kez
dokunsa ne olacaktı
ufacık kelebek ölürdü tek hamlesinde
durdu baktı kanatlarına
rengi hapsetti belleğine
indirdi suya gözlerini
uyumaya devam etti...