bir gün bir tırtıl
hayatından çok sıkkın
kelebek olacağı günü hayal ediyordu
özgür olacaktı
istediği yere gidecek
istediği dala konacaktı
tırtılken bir çiçeğe ulaşmak uzun zaman alıyordu
zaten ömrü ne kadardı.
ama düşündü
kelebekken ömrü daha kısaydı
ne yapmalı, ne yapmalı?
kısa ama birşeye yaramalıydı
boşu boşuna gitmemeliydi ömrü
herkes gölün karşındaki yerden bahsediyordu
efsaneydi
kimse görmemişti
sadece kuşların konuşmalarını dinliyorlardı gizli gizli
evet dedi kendi kendine
orayı görmeliydi
ne olursa olsun
bir günlük ömrü buna gidecekti
gün geldi çattı
tırtıl kozaya yattı
gün doğumunu beklemek kalmıştı bir tek
rüya gibi kısa
başlangıç gibi zor
ölüm gibi sonsuzdu bekleyiş kozada
gün doğduğunda
kanatları zorluyordu
artık
sığmıyordu kabına
zorladı yırttı ne varsa
çıktı
bir iki kanat çırptı
bir tur ardından
biliyordu hazırdı
gölü geçeceğim dedi diğerlerine
kuşlar duydu ve güldü
dediler senin gücün yetmez
bunca mesafeye
başını eğdi
kanadını çırptı
bir daha ardına bakmadı kelebek
güneşin yansıması vuruyordu yüzüne
suların üzerinde tüm dünyanın güzelliklerini hayal ederken
uçtu
uçtu
olanca gücüyle
inancıyla çırptı kanatlarını
yorulmaya başlamıştı
güneşte yakmaya
acaba dedi içinden
kuşlar?
haklı olabilirler miydi...
direniyordu artık
biliyordu varacaktı
tüm gücü kanatlarında
gözlerinde sisli bir kara
görmeye çabalıyordu
evet karşısında
tüm anlatılanlar
hayalleri
ama artık bitmişti
düşmek üzereydi
hadi dedi
dayan
yok artık dayanamayacaktı
direnmedi
bıraktı kendini boşluğa
tam o an bir şey uzandı önüne
kuşların bahsettiği insan evladı bu muydu acaba
uzanmış onu alacak gibiydi
düşmekten kurtulur muydu sulara
bir saniyede ne kadar çok düşünce geçmişti aklından
ama artık yoktu o uzuv
düşüyordu ve tutan yoktu
soğuk suyun kanadına deydiğini hissetti
güzeldi
ölüm çok güzeldi
yaşamak gibi...