Kılı kılına yetiştim ömrüme,
Kızılca kıyametin ortasına düşüvermişim meğer,
Bir bakıyorum ki; güme gitmiş bütün biriktirdiklerim.
Onca mürekkep yalamışlığıma rağmen;
Hep bir suskunluk dilimde.
Okur yazarlığım beş para etmiyor,
Okuyamıyorum alın yazımı.
Tedbiri elden bırakmamak lazım diye;
Nöbetçiler dikerim yalnızlığımın köşebaşlarına.
Sen gelirsin de,
Dayanırsın şehrimin surlarına,
Kuşatırsın ruhumu diye…
Bir yerlerde bir seferberlik çıksa;
Ve ben, kendimi kurtarmak için gözyaşına sarılsam.
Oysa ben; her kafadan bir ses çıkınca,
Vakitli vakitsiz uyanırdım düşümden.
Oldu bittiye geldi aşk!
Pamuk ipliği gibi sokulup koptun benden.
Gecenin köründe sağır kaldım işte!
Gittin…
Artık hiçbir cümlemde dokunamam saçlarına.
Gam telim kesilmiş,
Yüzsüzlüğe kaçar artık, seni özleyişim.
Akordum bozuk; kimse seni ağladığımı anlayamaz
Lafın gümrüğü olmaz ya, satır aralarında;
Canını acıtmaktan kendimi alamıyorum.
Meşru müdafaaya gireceğini bilsem:
Çeker vururdum, düşüncelerimdeki senleri.
Ama kalemimin kurşunu bitmiş,
Kağıt üzerinde bile beceremiyorum seni öldürmeyi.
Neyse hipokrat yemini çöktü yüreğime,
Bizi yaşatmak için, düşüncelerimde sağ tutmalıyım seni.
Hem ne zaman yoksun desem
Kabak yine başıma patlıyor,
Gelip içime oturuyor gidişlerin
Tedbiri elden bırakmamam lazım diye;
Nöbetçiler dikerim yalnızlığım sen çıkmazlarına