Kalbimin sancıyı kabullenişini yaşamak ve
kalbime kabuk gibi bağlanan bu yaşananları hapsettiyse duvarlar
durmaksızın duvarları soymak .
Ardından soyularak kireçleşen boyalara yalanlar anlatmak .
Oysa hep o tekmelerdi yıldızlarını kalbimin ve o akıtırdı yağmurlarını ,
tek tek sökülünceye dek duygularım .
Şimdi ;
sancı ve kancaları balıkların ,
denizde yırtılarak akacak
dibe dibe ve sandala doğru eğilerek .
Rotası olmayan bir hafızaya saldım oltamı
ve her bir balık için
tuz tuttum , yosun tuttum ve yeşilini yanılsamamın .
Duvarların ve kalbimin dudakları çıldırsa da yazılarının yeşilinden ,
kabuğunu soyuyorum tüllü çorapların .
Şimdi ben tekmeliyorum
hafızamdan , yazılarının sayfalarını ;
‘ Aşkın ; çıngıraklı yılan misali kıvrılıp kalbimi sokuveren’
Şimdi diyorum ;
Sonsuz gelecekte .
Tekmeliyorum ve atıncaya dek sayfalarımdan mısralarını ellerinin
ve mısralarını gözlerinin ;
tekmeliyorum yelkovanını akrebin ,
rotası silinsin silinse de farkedilmesin diye yüzün
Uykun ;
ışıkları yanınca o setin ,
gözlerime sinema perdesinden düştüğü gibi
düşüyor bir sonraki sabaha .
Üşüyor bu sabah da düşüncelerim .
Yanlış kurulmuş bir saatin sesi her saat birden üç saat ilerliyor
ve tekmelemiyorum artık ,
yelkovanını buluyorum akrebin ve kancasını oltanın ;
saati dakikalara
Dünyayı meridyenlere bölüyorum
Boynunu güneşe çevirmiş çiçek
ve çocuk :
- Onca paralel ve meridyenin arasından
cezaevini anımsatsa da dünya gerçek olan bu değil . der :
İşte şiir boynunu güneşe çevirmiş bir çocuk yüzü olur o anda .
Bestesi hiç olmamış bir şarkı bu sayfaya mırıldandığım .
Her düz yazı , şiir ya da deneme ve konusunda hür olduğum kabiliyetim ;
yeteneğinden eksik kalmış bir şarkı olmaz mı ?
Yetileri kayda değer bir yol çizmedi bilindik kahramanların .
Her masalın sonunda bir şarkı olsun isterdim ,
masallara sığabilen ve hafızamın ellerinde yumak yaptığım ama unuttuğum varsayımlarım için .
Gece beyaz ve soğuk olduğunda ,
ellerim her bir harfe öylesi kenetli.
On parmağımla yirmi dokuz harfe işte böyle kenetleniyorum ;
-dinlenmiş ve deneyimlenmiş ve büyümekten tedirgin düşmüş ellerin ve usun-
Hey düz yazı , şiir ya da deneme .
Ve özellikle siz şiirin şairleri
biz şu anda sonsuza devinili soğuk gecelerin birindeyken
rafa kaldırılıp atılmış sevgili yüreklerinizle
cesaretinizi adımlayarak yeni sayfalara dönüşünüze haykırıyorum
ve diyorum ki ;
kayarken o yıldızlar ne de çok yarası var sanardınız ; göğün yüzünde ...
Siz o yıldızları sayardınız ve
yazardınız ardından ve öncesinden beri .
Ben her bir andan söz ediyorum her anlamdan
ve var olduğunuz her andan , birkaç şey saklıyorum geçmişe .
İnsan kaçarken düşer ve kaçarken yuvarlanırdı o kayalar sonra parçalanırdı atmosferinde dünyanın ve bir yıldız daha kaydı ama yine aynı yıldızlar sayılırdı yüreklerinizle .
Yanlış olan eksikliğiydi saygının
ve her geçen gün yitirilen kabiliyetleriyle hiç bir öngörüsü olamazdı gidişatı yıllanmış o rafların .
Bu soğuk gecenin sabahında açılıyor perdeleri gözlerin ,
her bir gözümüzün bebeğinde yuvalıyor kuşlar .
Diyar diyar kanat çırpan cesaretiniz gibiydi tüm adımları caddelerin ,
aynı romandan çıkmış o kahramanlar cesaretsizce
o raflara kilitlendi .
Oysa Dvorak tadında müziği olsun isterdim her bir şiirin
Op. 11 olabilir mesela
- F major - bunun için yazılmış bir yazı biliyorum ama - kaç herhangi bir şiirin - bestesi kulağımda ?
Kahramanlara cesaret verecek eksik yetiler için diyorum tüm
bunları .
Eksik kalan yeni anlamları olmasıydı kelimelerinizin ;
ve bir şeyi sevmeden önce öldürenlerdenseniz eğer , yazacak bir kaç cümleniz varsa on parmağıyla yüreğinizin
beklenilen saygı raflarla toza bulanacak gibi
ve gün ağarıyor
yıllanmış bestecinin , şairin ve yazarın saçlarında ağaran kırlar gibi
ve ben bu sabah oltası hedef olmuş yazının sivri dilli kalemi ağlara takılmadan bir şiir yazmak istiyorum .