Sessizlikte zaman dilimi aranmaz, yoktur. Gece gündüz, yaz kış ne fark eder ki ıssızlıkta, hayat öylesine bir ıssızlık ki, hayal kırıklıklarının dahi düşünülmediği, geçmesi gereken bir zaman artık.
Aslında çok nasihat veren de oldu ama emimin çok ders alanda olmuştur yaşadığım ıssızlıktan. Ve kendi durumlarıyla karşılaştırıp şükredenler yanında imrenerek bakanlar da olmuştur sessizliğime.
Şükredenler; iyi ki onun hissettiği sessizliği hissetmiyorum demişlerdir herhalde. Gıpta edenler; ne kadar rahat, hesap verme derdi yok, diye mırıldanmışlardır. Seslice haykıramamış ve mırıldanmışlardır, çünkü ıssızlığı yaşamaya cesaretleri yoktur. Şükredenleri ise boş veriyorum çünkü onlardan daha çok sesliydim. Şimdi ise sadece ıssızlıktayım, öyle diyorum.
***
Ve onlar, kadınlarım; her biriyle helalleşmek isterdim, son zaman dilimim de. Son dileğin nedir diye soran olsa söyleyebilir miydim acaba? Söyleyebilir miydim son dileğimi? Kadınlarımla helalleşmek istiyorum, evet son dileğim bu… İşte yalnızlığa itenlerden Issızlıktan sonsuzluğa gitmeden tek istediğim, acaba helalleşirler miydi?
Helalleşmek için ilk aradığım çocukluk aşkımdı. Karşılaştığımda, iyi ki ıssız kalmışım diye dua ettirdi. Dedi ki; yalansızdın doğru, ama çocuktun, çocukça konuşup durdun, üstelik sınıfta saçımı çekmiştin.
Çocukluk aşkından ne bekliyordu ki acaba, üstelik daha on yaşındayken. Neyse, en azından saçını çekmişim, helalleşecek bir şey var yani…
Ve helalleşmek istediğim gençlik aşklarımdan biri; “ay ne kadar kilo almışsın, üstelik kulaklarında kıllanmış, bari gözaltlarını gerdirseydin hayatım” dedi.
Buyurun işte! İyi ki ıssız kalmışım, dedirten biri daha. İnsan düşünüyor işte, buna aşık olduğumda beyin hücrelerimin sayısı kaçtı acaba? Ya da olgunlaşmamış beyin hücrelerim düşünme yerine o zamanlar ne halt ediyordu acaba? Hücreler suçlu, tanıyamamışım aşkım dediğimi. Halbuki diyeceğim gayet basitti; seni üzmüş olabilirim hakkını helal et. Üzmemişim demek o zamanlar onu, sevinmiş sanki bitmesine… Zaten böyle biriyle aşk, ancak gelişmemiş bir beyinle devam edebilirdi.
Ve bir diğeri; iki yıl 23 günlük beraberlikten sonra, beni anlamadın hoşça kal diyerek gitmişti. O zamandan beri içime dert oldu, anlaşılmayı hak eden birini anlayamamak benim hatam diye üzülmüştüm. Kesin hakkı vardır, helalleşmek gerek diye düşündüm. Bu sefer geçmişten gelene lafı hiç bekletmeden söyledim; hakkını helal et dedim.
Şaşkın şaşkın baktı. Ne hakkı dedi, esas sen hakkını helal et, sevememiştim seni, o an ayrılmak için aklıma mazeret gelmedi öylesine bir laf söyledim ama şimdi iyi ki seni gördüm içimde dert olmuştu dedi ve yine gitti.
***
Ulan ne iş be! Kendimi ıssızlığa yeni gömdüm sanıyordum meğer aşklarımız varken bile ıssızmışız. Sonsuzluk; anlaşılan biraz daha bekleyeceksin, vazgeçtim ıssızlığın keyfini biraz daha sürmeliyim.
(Gürsel ÇOLAKOĞLU)
Issızlıkta...
Şükredenler; iyi ki onun hissettiği sessizliği hissetmiyorum demişlerdir herhalde. Gıpta edenler; ne kadar rahat, hesap verme derdi yok, diye mırıldanmışlardır.