“Kalabalık Yalnızlık” kelimesi ilk etapta benden biraz yalpa yaptı…
Sonra döndüm bir kez daha okudum.
‘Hıh’ yine aynı şey…
Okurken bir yalpa var ama nedir?
Telaffuzumun düzgün olmayışından mıdır, cümlenin belagat kurallarına uymayışından mıdır, nedir -henüz- çözemedim…
Bir kez daha Kalabalık Yalnızlık’ı telaffuz etmeye çalışıyorum; -hayır, düzelmeyen bir sorun var- her okuyuşumda aynı patinaj…
Kitabı uzun süre elimde tutmuş olacağım ki; elimin karıncalandığını, hafif hafif uyuştuğunu hissediyorum. Bir kitabın kapağına/ismine bu kadar uzun bakılır mı/takılır mı bilemem ama ben baktım ve takıldım çünkü kitap; ilham perilerimi üstüme kışkırtarak, dünyanın en zor işini/yazma eylemini bana sevdiren Türkçe Öğretmenim Kemal Deniz’in 3. şiir kitabı…
Doğrusunu söylemek gerekirse bu gün hiç günümde değilim, okuma şevkim yok, buna rağmen yine de 129. sayfalık kitabın/şiir kitabının sayfalarına dalıp gidiyorum…
“İster bağda olsun ister çöplükte/Gül dalında daima gonca gül açar.”
Gayri ihtiyarı; “vaay!…” diyorum. Ne anlama geliyorsa bu “vaaay” kelimesi…
Kemal Deniz’i iyi tanırım, kendisi bir Türkçe/edebiyat öğretmenidir, aşk şairi değildir belki ama…
Kendisi; “Kemal aşkta usta değil çırakmış” diyor.
Lakin “Aşk ortadan bölünmüyor” bilincine varacak kadar, aşkın semtinde gezmiş-tuzmuşsa bir insan…
Ya da aşktan sırılsıklam ıslanmışsa bir insan; ‘o insan aşktan anlıyor’ demektir, ‘çırak değildir’, demektir…
Kemal Deniz’in bundan önce yayınlanmış iki şiir kitabını da okudum; bu kitabında da; şiir yazmak için şiir yazmamış Kemal Hoca…
Kemal Hoca; Kalabalık Yalnızlık’la; gönül dünyasının gel-gitlerini, kaprislerini, coşku ve sevinçlerini, çığlıklarını, nabzının ve kalp atışlarının ‘tıp tıp’ atışlarına katarak iç dünyasının dehlizlerini dışa yansıtmış.
Bazen, çocuksu tavırlarla; “Aç avucunu aç…/Yerinde sökeyim kalbimi/Avucuna koyayım/Al eline sev//Seni seven şu kalbi…” diyerek, sevgiliye adanmışlığın beylik sözlerini sarf etmiş.
Bazen de; “Başımı göğsüne dayayıp/Mahzunca…/Uyanınca tatlı uykudan/Gönlümün derinliklerinde,/Yürek atışlarını/Duymak;/Seninle dolmak,/Hep seninle olmak istiyorum.” diyerek, sevgilinin, gönlünün yolunda kaybolmak istemiş.
Bana sorsan ben hala kalabalık yalnızlık’tayım…
Aslında bu cümle öyle sıradan bir cümle değil, benden yalpa yapmakla birlikte bir gizemlilik var; ‘kalabalık yalnızlık da mı olurmuş’, diye soruyorum kendi kendime. Sonra kendi sorumu yine kendim cevaplayarak; ‘kalabalık yalnızlık, olsa olsa bir şizofrenin yalnızlığı, ya da şairin yalnızlığı olur, diyorum…
Hem kalabalık yalnızlık, sadece yalnız olmaktan çok daha acı bir yalnızlıktır. Kalabalık yalnızlığın ne demek olduğunu, binlerce kalabalığın içinde kendini yalnız hisseden insanlar ancak anlayabilir bir de şairler…