ne zamana malik olmayı başarabildik
ne de
yüzümüze vuran sahte güneşe
sırtımızı dönebildik
bu son hayat dersimizdi
belki
yarım bıraktığımız
içimizdeki kum fırtınası
dindi
zemheri yanıbaşımda bıçak gibi keskin
şehrimin karanlık sureti uyandı yine
gecenin upuzun saçları öpüyor yeri
sana dair tümceler doladım saçlarına
her şiirimin hikayesinde
figüran olan duygularım
derimi soyarcasına hüzne boğdu
aşk
yalnızlığımdan gelip geçersin
dur durak bilmeden
nefes almadan
miskin parmaklarıma doladığım iple
yalnızlığımın şeklini çizip
kendimi sana bağladım
avazı çıktığı kadar bağıran
tutumlarımla
kendimi sana düğümledim
sana baktıkça
bir adım yaklaştım aynalara
ayrılık çıkınını her hazırlayışında
kirpiklerim devrildi
ayna köşelerinde
ne olur süzülerek geç gözlerimden
bakma öyle kalbimi kanatırcasına
gün be gün
yorgunum
yokluğuna
içimde kopan afetlerin
hangisi sensin
söyle gülüm
umut ettiğim yaşamın
kaçıncı sayfasındasın
sayfa sayfa atlasam
yetişir miyim sana
umut ettigim yaşamın
hangi sahnesindesin
saçlarımı okşuyor yüreğinin sancısı
beni de al sahnene
yitik bir nefes olayım
feryat bilmeyen soluklarında
avuç çizgilerime büyüttüğüm tırnaklarım
iç mezarlarımı soymadan
kan izleriyle lekelenmiş yüreğim
bir rüzgarla savrulmadan
karanlığın ortasında
düşüncelerimi cahilliğimden
azad etmeden
bir tebessüm ver
kalemim yürüdükçe
sayfam boyun eğiyor
kalem dokunuşları
gün tenime değmeden
uyumuyor...
Sevda Gencer