Kapı...

Bu eski kapı daha önceleri de çok defa açılmıştı...

yazı resim

Kapı ardına dek açıldı...Bu eski kapı daha önceleri de çok defa açılmıştı.Ama o zamanlar ekseriyetle huzur girmişti bu kapıdan; şimdi ise kapı, dışarının neşesini, huzurunu içeriye soğuk bir rüzgar gibi sokuyordu nedense. Sesler duyuluyordu uzaktan. Şüphesiz insanlar eğleniyordu gözün görmediği bir yerlerde. İnsanın iliklerini donduruyordu soğuk rüzgar; gerçek bir rüzgar mıydı, gerçek bir soğuk muydu anlaşılamıyordu. Sadece üşünüyordu o kadar...
Kapının hemen karşısındaki masada genç bir kadın oturuyordu. Onun, rüzgara aldırış ettiği yoktu; o anda sadece içindeki soğukla savaşıyordu o. İlk bakışta kadının, kapının sol üst köşesinden sızan mavi gökyüzünü izlediği düşünülebilirdi. Aslında boşlukta dolaşıyordu gözleri, düşünceleri gibi...Bir yüz; yalnızca bir yüz hep aklındaydı.
“Bana aynı anda hem karmaşayı hem sükuneti yaşatan bu yüz kime ait?” diye düşündü. Biraz hafızasını zorlayınca onu hatırladı. Bu yüz, o adama aitti. O adamı nasıl unutmuştu? Bir kere, o adam ne kadar mutlu etmişti onu; ona bir cennet yaratmıştı yaşadığı kötü hayattan uzakta, hem de kendi elleriyle. Hayatı ona yeniden bahşedecekti o adam.
Kadın bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başladı. O adamı düşünüyordu, fakat hissedemiyordu. Kadının bir anda ruhu daraldı. Hava almak için, evin önündeki nehir kıyısına indi. Nehir güneşe kucak açmış, pırıltılarını yansıtıyordu. Bu manzaranın her zaman kadının üzerinde rahatlatıcı bir etkisi olmuştu. Ciğerlerini bahar havasıyla doldurdu; yandaki sazlığa tünemiş kuşların cıvıltıları, doğanın seslerine karışıyordu; tam içindeki sıkıntıyı aynı şekilde dışarı verecekken bir elin ona dokunduğunu hissetti.
Onu yazgısına döndüren bu el, küçük bir kıza aitti. Ama bu kız, kadının çocuk haline ne kadar benziyordu. Belli ki iblisin, kadına yaşadığı cinneti göstermek için seçtiği en uygun suret buydu.
Bir anda, kadının içinde güçlü bir dürtü uyandı. Eve çağrılıyordu. Küçük kız eve doğru koşmaya başlamıştı bile. Kadın, büyülenmiş gibi onu takip ediyordu. Birlikte kapıdan geçtiler; ama geçerken kadının bedeninde buluştular... Kadın, artık unuttuğu ayrıntının farkına varmıştı. Gerçek tam önündeydi. O adamın cansız bedeni yerde seriliydi. Kadın ne yaptığını anladı. Suçluluk duymuyordu, aksine o dakikalarda dehşet verici bir haz yaşıyordu.
Yalnızca tutkular ölümsüzdü onun için. Cennet, artık ona göre değildi. İçinden “nehrin gün batımındaki manzarasını kaçırmamalıyım!” diye geçirdi...kuş sürüsü sazlıktan havalandı...kadın dışarı çıktı ve kapıyı bir daha açmamak üzere kapadı...

Başa Dön