Karayazı..
anımsıyorum;
çok iyi anımsıyorum
di'li geçmiş zamanın içinde,
bütün asi duygularımın
üstünde çömeldiği
karayazımı okumak istediğim anı..
uykusuz kalmış kirpiklerime değmişti
yüzümdeki maske..
dünya kendi etrafında
"acı var mı acı" türküsüyle dönerken
dengesini kaybeden penguenlerin
kalkmakta zorluk çektiği saatlerdi
yüzümdeki saatin;
akrebi iki kaşımın arasını,
yelkovanı sağ kulağımı gösteriyordu..
tanrı;
cennet kapısının anahtarını
cebinden düşürmüş
cüce bir gerginlik
dolaşıyordu kirpiklerinde..
kapısında bekleyen
üveyikler
kuluçkaya yatamadan
apar topar getirilen
hamarat
kümes hayvanları vardı..
insan üstüne yapışan acıyı
kaybetmekten korkar mı
korkuyordum;
korkunun gözünü kaybetmekten
korkuyordum...
bilmem kaç defa dokunmuştum
ateşin ağzına,
ruhumun karakterini
sağından solundan
çekiştirirken öbek kırlangıçlar...
elimdeki mercekle
dolaşmıştım sokak sokak
düşen saç tellerimi toplamak için
zaman mıydı yaşlanan
yoksa;
başı düşmüş hayat ağaçlarının
kırık dalları mıydı
bir gözümün cennet çocuklarına bakması
diğerinin bir toprak araması günah mıydı
tam üstüne basmaya yeltenmiştim ki
"git işine" diyerek
kovdu beni
eski bir toprak;
susma cesaretimi kıramadı
havasının ağırlığı
oysa ki
ben bir ölüydüm
sadece
elimde karayazım
topraktan toprağa dolaşan
Sevda Gencer..