Ayın ketum memesinden içiyorum geceyi,
Yeşilırmak salınarak yürürken,
Bölüveriyor şiir yoksulu kenti,kalbinden.
İnsanlar,arabalar diz dize yürümekte köprüsünden
Eskimişliğinde geçmiş kokan ,hasır
şapkalı evin önündeyim.
Kendi yaşıtı hamamın kıskanç bakışları
altında,nehirle dans etmekte ,kerpiçlerini döke döke…
Gök katlı ,güneş enerjili apartmanların
küçümseyiciliğine aldırmadan,
İnsanların çıkar kokan bakışlarına inat!
Sarılıveriyor ,nehir aşkına….
Salsa,çaça,tango da neymiş!!
Özün ,özüne değmeli dans dediğin!!
Nehir ile ev bile bunun farkında!
Fısıltılar dalga, dalga kulağımda;
“Tuğlamın eklemleri ağarmakta!!
direklerim ,deniz kokusu taşır ya,sızlamakta.
Çatım delindi,ahşap yanım ıslanmakta,
içimde taşıdığım yaşamları,
o güzel ,o acı insanlı günleri
balkonum unutmakta..
Ey! Uzun soluklu ömrüm!!
Senden nasıl çıkarım belirsizliğe,
nasıl bırakırım, ırmağımla dansı.
Yeni aşıklara zulam kollarını açmalı,
onların anısına temellerim dayanmalı ….”
“Dayan “ diye kabaran bir ses eklendi,
hırçınlaşan nehirdi;
“değer bilmezler ordusu bu insanlık, aldırma.
Aşkı yalan,kendi yalan.
Köprü kurarlar üstüme ,her şeyleri geçer ,
bir tek sevgileri kalır karşı kıyımda...”