Gunes piril piril, var gucuyle yakiyor disariyi. Bembeyaz kumsala cikan salonun kapilari ardina kadar acik. Incecik perdeler, ilik sakin bir ruzgarla kah iceriye kah disariya saliniyor, misk kokularini tasiyorlar iceriye, belli belirsiz duyumsuyorum.. Etrafta kuru bir sessizlik.. Kedim yeni uyanmis, gerine gerine yanima gelip kuyruguyla bana sariniyor. Bense kumsala acilan kapiya yaslanmis, uzun sifon elbisemin etekleri ucusurken, yemyesil denizin nazli nazli dalgalanmasini seyrediyorum ve seni dusunuyorum.
Yillar gecmis sanki.. Nerede oldugunu, ne yaptigini bilmiyorum. Ama, benim icin zaman durmus.. Seninle vedalastigimiz yerdeyim hala; hani o iki sokagin kesistigi kosede, soluk sokak lambalarinin sira sira aydinlattigi. Simdi keske burada olsaydin da, paylasabilseydin tum bu guzellikleri benimle. Tasiyabilseydim seni bu ana..
Dusuncelerin koynuna birakmisken kendimi , birden icime bir his doguyor.. Sanki seninle doluyorum yeniden.. Anlayamadigim bir sekilde ana kapida, birinin varligini hissediyorum. Kalbim carpmaya, ellerim titremeye başlıyor. Aklimda binbir soru ile hemen kosup kapiyi aciyorum. Ama;
Kimse yok!
Kalakaliyorum oylece los merdiven boslugunun karsisinda... Yuzum dusuyor, kalbim susuyor ve kapiyi kapatiyorum hayallerimin uzerine.. İcim binbir parca, yikik bir sekilde salona donuyorum yeniden..
Ve SEN!
Orada, oylece durmus.. bana gulumsuyorsun !