Kıskançlık

Deneysel bir öykü

yazı resim

KISKANÇLIK

Bu hikayenin yazarı benim, kahramanı da sensin. Sana bugün 29 yaşında olmanı
söyledim, sen de 29 yaşında güzel bir kadın oldun. Bu kadar başarılı olmanı beklemiyordum,
sen aklını kullanarak hep beklediğimden fazlası oldun. Dergide çalışmaya başladığın günü
hatırlıyorsun değil mi? Diplomanı alalı bir ay bile olmamıştı ve dergi çalışanları gidici
olduğuna inanmıştı. Ama sen beş sene içerisinde sıfırdan editörlüğe yükseldin. Aferin…

Sana verdiğim aklı gereğinden iyi kullandın belki ama tarafımdan bahşedilen

güzelliğini çöpe attın. Ben seni dünyaya biblo olasın diye güzel yapmamıştım, güzelliğin
senin pasaportundu. Gitmek istediğin erkeği belirleyecek ve güzelliğini göstererek kalbine
kolayca girecektin. Korkarım sana tanıdığım bu hakkın değerini bilemeden yaşlanacaksın.

Seni kız kardeşinden farklı yarattım. Annen ve baban onun deli dolu halleriyle

meşgulken, sen daha ağırbaşlı , kendinden emin, ayakları yere basan adımlarınla kendi
yolunda gidecektin, kardeşin yardıma ihtiyaç duyduğunda sana gelecekti. Çoğu zaman olduğu
gibi, bu sefer de planım doğru işledi ve kız kardeşin Güneş yirmili yaşlarında karşı cinsle
yaşadığı ilk sorunda sana geldi.

Dün akşam siz kardeşinle yemekteyken aranızda bir konuşma geçti. Bana dün akşamı
hatırlamadığı söyleme. Daha üzerinden sadece on üç saat geçti .Saat yedi gibi Boğaz’da bir
balık restorandaydınız. Hatta yemekten sonra otoparka gittiğinizde arabanızı koyduğunuz
yerde bulamamıştınız.

-Ekin, yeryüzünün en mükemmel adamı Cuma günü derste bize on dokuzuncu yüzyıl
şiirlerinden birini okudu.

-O adam her kimse seni çok güzel kandırmış ufaklık. Mükemmel diye bir şey yoktur,
mükemmel adam hiç yoktur.

-Mükemmel adam var bayan kız kurusu. Sen görmüyorsun. Her kadın için bir tane
mükemmel adam , her erkek için bir tane mükemmel kadın vardır. Ve insan ömrü kendi
mükemmelini aramakla geçer.

Bu sözleri Güneş’e sana iletmesi için ben öğrettim. Akıllıydın, Sibel’den daha
akıllıydın. Eğer direk senin beynine kodlasaydım bu düşünceyi, çabalayarak
öğrenemeyecektin. Sana ipuçları verdim. Bundan sonra bu ipuçlarını takip edeceksin.

Bugün günlerden pazartesi. Yarım saat sonra uyanacaksın. Gözlerini açar açmaz
aklına ilk gelen şey bugün adını hatırlamadığın kozmetik firmasının dergiyle sponsorluk
konusunda konuşacağı toplantı gelecek. Yataktan kalkacaksın. Kız kardeşinin odasının
önünden geçerken onun uyuduğunu fark edeceksin. Mutfağa girip güzel bir kahvaltı
hazırlayacak, Sibel’i uyandıracaksın. Kahvaltınızı hızlı hızlı yaptıktan sonra sen her zamanki becerinle yarım saat içerisinde masayı toplamış, üstünü giyinmiş ve yola çıkmış
olacaksın. Bu süre içersinde Sibel hala pijamalarıyla ne giyeceğine karar vermeye çalışacak.

Arabana binecek ve dergi binasına doğru süreceksin. Radyoda en sevdiğin şarkı
çalarken, ağaçların dallarından arabanın camına düşen beyaz çiçekler sana mevsimin bahar
olduğunu hatırlatacak. Sen kıyafetlerinin hafifliğinden bahar aylarında olduğunu biliyor
olacaksın. En sevdiğin şarkı bitecek ve arabanın arıza sinyali yanmaya başlayacak. Birkaç
saniye içerisinde kenara çekecek ve Emek Fırını’nın önünde uygun bir yer bulup
duracaksın. Ne olduğunu anlamadığın için servis çağırmaya karar vereceksin. Aklına dün
gece yemekten sonra otoparkta arabanı bulamayışın gelecek. Arabanın yerini değiştiren
otoparkçıdan şüpheleneceksin. Servisi aramak üzere telefonunu çantandan çıkaracaksın.

Tam o sırada ekranda 8.33 yazacak. Numarayı telefonunda kayıtlı olarak göremeyince evde
bir kağıt üzerinde yazılı olabileceği aklına gelecek. Sibel’in sana kıyasla ne kadar geç
hazırlandığını bildiğin için evde olduğuna emin bir şekilde Sibel’e telefon açacak ve
servisin numarasını isteyeceksin. Sibel’in aklı Cuma günü şiir okuyan “mükemmel”
edebiyat hocasında olduğu için, sana:

-Burda iki tane numara var. Hangisini istiyorsun?, diyecek.

Sen de:
-Söyle ikisini de, diyeceksin.

-0212 3457970 bu servisin numarasıymış. 0589 3489065 bu da Gökhan Bey diye birinin,
diyecek Sibel de.

Sen elindeki kağıda 0212 3457970 Servis ve 0589 3486590 Gökhan Bey, yazacaksın
ve Gökhan Bey’in sponsor firmanın genel müdürü olduğunu hatırlayacaksın.

*****

Gökhan pazartesi sabahı bir önceki gece yaptıkları futbol maçının verdiği hamlıkla
uyanacak. Yataktan çıkmak istemeyecek ama toplantısı olduğunu hatırlayınca hızlıca
kalkacak. Yalnız yaşayan bir adama ait olduğu her şekilde belli olan evinin mutfağına
girecek ve bir kaseye cornflakes ve sütü boşaltacak. İlk lokmayı ağzına götürmek üzereyken
telefon çalacak. Yatak odasına gidecek ve çalan telefonu açacak. Annesi dün gece evde
bulamadığını çok meraklandığını o yüzden sabah sabah aradığını söyleyecek. Gökhan
annesinin telaşlı halini sevimli bularak gülümseyecek. Elinde telefonla mutfağa doğru gittiği
sırada annesi ona kahvaltıda ne yediğini soracak ve aldığı cevaptan memnun olmayan bir
şekilde evlenme zamanının geldiğini söyleyecek ve bu şekilde daha ne kadar yalnız
yaşayacağını soracak. Gökhan da :

-Sana layık kızı bulduğum gün evleneceğim anneciğim, diyecek ve annesinin gönlünü
yapmış şekilde bu muhabbete son verecek.

Telefonu kapatırken saatin 8.02 olduğunu görecek çok oyalandığını düşünerek hızlıca giyinecek ve on dakika içerisinde evi terk edecek. Yolda giderken telefonunu mutfak tezgahının üzerinde unuttuğunu hatırlayarak geri dönecek, telefonunu alacak ve yoluna devam
edecek, bu süre içerisinde tam tamına yirmi iki dakika kaybedeceğinden, Emek Fırını’na
uğrayıp yarım kalan kahvaltısını tamamlamak üzere poğaça almaya vakit bulamayacak. Basıp
gidecek.

*****

Önce servisi arayacak ve arabanın arıza yaptığını ve Emek Fırını’nın orda beklediğini
söyleyeceksin. Servis aradıktan kırk altı dakika sonra Emek Fırını’nın orda olacak. Sen servisi
beklerken iş yerine telefon açacak ve arabanın bozulduğunu bu sebeple toplantıya geç
kalacağını söyleyeceksin. Bu söylediğin bile yalan olacak çünkü toplantıya hiç
gidemeyeceksin.

Sonra Gökhan Bey’i arayıp ona da toplantıda bulunamayacağını bildirmenin nazik bir
hareket olacağını düşüneceksin. Numarasının yazılı olduğu kağıda bakarak telefonun tuşlarına
basacaksın. Telefona çıkan bayan kendisinin Gökhan Bey olmadığını söyleyecek.
Kapatacaksın. Ve benim senin için yarattığım “mükemmel” erkeği tanıma fırsatı gitmiş
olacak.

Ben sana Gökhan’ı tanıman için bir başka şans daha vermiştim. Eğer evden yirmi
dakika daha önce çıkmış olsaydın, arabanın bozulduğu anda Gökhan yanından geçiyor
olacaktı. Tek başına arızalı aracının yanında bekleyen güzel bayanı görünce geç kalmasını
umursamadan yanına gelecekti ve tanışmış olacaktınız. Ama bu sabah biraz oyalandın.

Dün akşam yemeğe çıkmayıp da evde yeseydiniz, arabanı bilmediğin bir otoparka
teslim etmeyecek ve de bozulmasına izin vermeyecektin belki de. Böylece bu sabah da her
sabahki gibi işine zamanında yetişecek, toplantıdan men olmayacaktın. Dergi binasında
tanışma bahanesiyle elini tutup, ışıl ışıl gözlerle sana gülümseyen kalın sesli adama aşık
olacaktın ve aşka inancın olacaktı. Sen akşam yemeğini bilinçsizce tercih ettin. Olmadı.

Dürüst olmak gerekirse Ekin ben sana on iki kelime önce yalan söyledim. Senin
Gökhan’la tanışmanı istemeyen benim. Biz Tanrılar hep böyle miydik bilmiyorum. Ben
göreve geldiğim günden beri böyle çalışıyorum. Birbirini tamamlayan iki insan yaratıyorum sonra onları eşlerini görebilecekleri kadar yakın yerlere yerleştiriyorum ama asla tanışmalarına izin vermiyorum. Pişmanlıklarınızla kavrulun istiyorum. Hayır gene yalan söyledim. Kadınları güzel yapan da akıllı yapan da benim. Bunun nedeni mi? Rekabeti severim. Böyle kadınları yendikçe attığım kahkahalar gezegeninizde gök gürlemesi olarak biliniyor güzelim. Senin de, diğerinin de erkekleri benim. Tanrı’nız bir kadın, doğru bildin bebeğim.

Yorumlar

Başa Dön