Charlie Kaufman ve Michel Gondry'nin bütün sinema hünerlerini sergilediği adını Alexander Pope'un şiirinden alan "Eternal Sunshine of the Spotless Mind", türkçe çevirisiyle "Lekesiz Zihnin Sonsuz Işığı" 2004 yılında bir çok ülkede yayınlanmasına rağmen anca 2006 yılının başlarında birebir çeviri yapmaktan hoşlanmayan çevirmenlerimizin verdiği isimle "Sil Baştan" olarak türk izleyicilerle buluşabilmişti. Bilim-kurgu olarak değerlendirileceğimiz bu film ben de dahil olmak üzere kalabalık bir kesimin "kült film" arşivinde muazzam bir yer edinmişti. Filmi izlemeyenler için kısaca özetlemek istiyorum: Clementine ve Joel sancılı bir aşk yaşar. Bu aşkın bitmesiyle Clementine soluğu tıbbi bir klinikte alır ve Joel'a dair bütün anıları hafızasından sildirir. Bunu öğrenen Joel da aynı yere gider ve doktor Mierzwiak'ın yardımına sığınır. Joel'un hafızasından anıları silinmeye başlandıktan sonra Joel aslında Clementine'i silmek istemediğini farkeder. Clementine ve Joel dışında bir başka anılardan arınma olayı da Mierzwiak ve sekreteri arasında geçer. Her iki durumda da sonuç matematiksel bir önermeyle açıklanabilir: Kişilerin ve anıların hafızadan silinmesi sayısının olayların yeniden yaşanmasına oranı 1dir.
Filmi izleyen bir çok arakadaşım anıları çöpe atma yöntemine çok özenmiş ve böyle bir şeyin gerçek olması için dua etmişlerdi. Dualar kabul oldu. Harvard ve McGill Üniversitelerinin ortaklaşa çalışması sonucunda "Sil Baştan" artık bir bilim-kurgu filmi olmaktan çıkıyor.Etkin maddesi propradnolol olan ve adı henüz konmamış ilaç hakkındaki duyumlar "Journal of Psychiatric Research" isimli elektronik tıp dergisinde doğrulandı. Her ne kadar ilacın etkisi fimdeki Jim Carry'nin beynine bağlanmış kablolarınkiyle bir olmasa da , olaylar ve kişiler tamamıyla unutulmasa da, travmalar sonucunda duyulan üzüntü ve stres ilacı alan kişi tarafından bloke ediliyor. Prof. Karim Naan'ın on dokuz güzide kobayı on yıl önce yaşadıkları tecavüz vakasına üzülmeyi çoktan kesmiş bile.
Bu bir robotlaşma...
Filmin vermek istediği mesajı anlamayan arkadaşlarım tıptaki bu gelişmeye sevinedursunlar beni stresten arınacak olmanın stresi çoktan sardı bile. Her ne kadar bir tasavvufi olmasam da tasavvufun temel felsefesi olan insanın acı çektikçe olgunlaşması düşüncesine yürekten katılıyorum. Bir ampul propranololun benim tüm hayatım boyunca kalınlaştırmaya çalıştığım tecrübe kitabımı tek bir kıvılcımla yakması bana ters geliyor.
Bilim öyle bir noktaya geldi ki bu ilerlemeyi kontrol altına almamız imkansız. İlk göz ağrımız biricik koyunumuz Dolly'nin klon klon kopyaları korsana düştü bile. Yeni racon insanlaşan robotlar yani cyborglar sanarken bir de robotlaştırılmaya çalışılan insanlar çıktı başımıza. Prepradonolol sağolsun eczanelerden "bir kutu mutluluk " aldığımız prozac devrine şimdi de "bir kutu sabır " ekleniyor. Aklın en kolay yolu seçmesini kendisine ilke edinen insanoğlu hatalar yapıp, sonuçlarını görüp ,bu sonuçları benimseyip üstüne gitmek yerine yine en kolayını yapıyor: unutuyor.
Yaşadığımız her kötü olay bizi diğerlerinden üstün yapar. Her acı bir tecrübedir ve her tecrübe bilgelik noktasına bir adım daha yakın olmaktır. İnsan biyolojik olarak en gelişmiş akla sahip canlıdır ve aklın kontrolü yine kendi elindedir. Uykularımızı uyku hapları, kilolarımızı midemize atılan kelepçeler, duygu-durumlarımızı seratoninlerle düzenlemeyi tercih ederken biz kendimizi ne kadar yönetiyoruz? Yoksa kendimizi 10 mg bir kapsüle mi teslim ediyoruz? Söylesenize bu ilaçlarla biz ne kadar insanlık özelliği taşıyoruz?
Düzensiz hücre bölünmesi diye tanımlanan kanser gibi düzensiz teknoloji gelişimi de bir hastalık işte.Tüp bebek teknolojisinin ilk ürünlerinden biri ,Kutay, benim arkadaşımdı. Bizden bir nesil önce annemin hiç tüp bebek arkadaşı olmamıştı. Korkarım ki bundan bir kuşak sonra bizim çocuklarımızın cyborg arkadaşları olacak ve onlar da "Benim annem küçükken hiç cyborg görmemiş " diyecek. Annem ilkokuldaki en keyifli anın kantinden alınan bir simit bir gazozun tüketimi sırasında yaşandığını anlatırdı. Biz hamburger çocuklarıyız. Belki de bizim çocuklarımızın cyborg arkadaşları için okul kantinlerinde aromalı motor yağları bulundurulacak. Belki de benim çocuğum bana neden Ceyda'nın annesi gibi akşam yemeği için üç molekül folik asit hazırlamadığımı soracak. Kim bilir?
]