Yokluğun tekilliğinde
Çoğuldur yalnızlığım
Kirli otobüs camlarına parmaklarımızla kazıdığımız
Hasret kitabının son önsözüdür
Sen,
Uzun yolculukların
Kısa misafirliklerin
Yaşlı çocuğusun
Vuslatın geceleri ıslaktır
Konuşma ki
Ürkmesin bağrında uyuyan güvercinler
Konuşma ki
Küsmesin papatyalar yüreğine
Her yarın özlemektir seni
Her bugün son gün
Gelişin anımsatır hep gidişini
İçimde çalkalanan denizlerden
Çaldılar mavilerimi
Çözdüler ayın ipini
Gökyüzü darmadağın
Buz tuttu güneş Temmuz'un koynunda
Yoruldum yorgunluğundan
Bu dağınıklıkta bulamadım sevdayı
Gene de
Akasyaları kıskandıran gözler ile
Salkım saçak baharlarda bekledim seni
Ayak seslerine takıldı dudaklarım
Düştüm gözlerim kanadı
Kızıl şafak doğum sancısı içinde inlerken
Bir bir soluyor bahçemdeki çiçekler
Kuruduğum mevsimleri saydım
Tam yirmi dört güneş yılı
Yirmi dört ihtilal şafağı
On iki kıyamet etti
Sen kaçıncıydın bilemedim...
Dudaklarımda alev alev ismin
Akortsuz kemenlarda şarkımız çalınıyor
Uğursuz takvimlerde
Eylül'e ağıt yakıyor menekşeler
Islatıyorsun yedi mevsimdir kirpiklerimi
Kaldırımlara dağılmış umutlarımızı topla
Üşümesin artık tedirgin serçelerin gözleri
Korkağı olma sevdanın
Yoksa cesaretin kalmaya
İzin ver
Soyunup kimliğimi çırılçıplak
Geleyim ardınsıra
Ya da gelme artık gitmeleri hatırlatarak
Bitti kelime
Tükendi sayfa
Son söze hacet yok bu şiirde
Yarım kalmalı bizim gibi
Yaşlı çocuğum
Yetim babam
Bu yürek seni....