Kum Saati

Kum saatinden akmamış bir avuç kum tanesi...

yazı resim

Çocukken
ellerim yanardı
fırından yeni çıkmış
sıcak ekmeğe
her dokunuşumda
aradaki çift kat
kağıdı unuttukça.

Oysa elin derisi
kalınlaştı mı bir kez
kağıt gerekmezdi
kor gibi nimetten
korunmak için.

Hatırlarsınız ,
kilo işi satılan ve
teneke kutuların içindeki
bisküvileri,
ne zevkti
be kardeşim
sobanın ateşi ile
terbiye edilmiş
bir demlik çay, yanında
kaymaklı bisküvi.

Bizim zamanımızda
doğal gaz
gaz haline
dönüşmemişti,
şofben yeni icat,
tüp ise kolaylıktı,
televizyon voltaj düşüşleriyle
istifa ederdi görevinden,
mumlar gökkuşağı
küpüne daldırılmazdı
onun için hep beyazdı
ama dibini de ışıtırdı.

Toprak oyun kokardı,
şimdilerde ki ölümün yerine,
ağaçlar mutluydu,
esir değillerdi ki
sokak aralarındaki
cep parklarında
ya da çevre düzenlemelerinde.

Kum saatinde
hapsedilmiş
hayatımızın
çocukluğunda
"seni seviyorum" demek
anlamını sual
etmediğimiz
iki kelimeydi
hayat lugatında.

Oysa nereden bilecektik
zamanın ateşiyle
çifte kavrulmuş
"seni seviyorum" 'ların
ok ile yay'a,
gönülün ise hedef tahtasına
terfi edebileceğini.

Başa Dön