Koşmayı severdin sen.
ve kargını gerip, perdah ederdin acını...
Kitaplar yoldaşın olurdu bu uğurda.
Uykunun koynuna salmadan evvel, bedenini;
bir sezeryan inlemesi dikerdin göbeğinin üstüne.
Bense bitkindim, üretemeyecek kadar
ve fakir; huysuzluğumun yamacında...
Nebris giyerdim vardıkça sana ve bitiş çizgisi
ayaklarımın arasından kaydıkça;
Gözyaşı şişesini perçinlerdin, susuzluğundan.
Çelişkin zımbalarken, sözcüklerimi;
Tırnak aralarımdan çocuklar ürerdi
Saklandığın tambura doğru...
Güneşi ıslatmaya niyetli.
Çocuksu sevinçlerini saklardın,
At yelesinden bir kumbaraya
Daha çok;
Bezgin bir çatı katına benzerdi o zaman
çocukluğun...
Gözlerinin en aşina olduğu gerçeği kucaklamak isterdin,
ve bir suç nüshası sayarak yapardın bunu.
Kırmızı karanfilleri, mor üfleyerek kuruturdun..
Düşsün diye bir yeşil hiddetle,
İçsin diye toz zerreciği benliğini.
Omuriliğinde açtığın pınardan...