Nefes Al Nefes Ver

Ve sonra… Gittin. Yine sebeplerini yanına alarak sessizce… Bir kez daha eyvallah diyecek takatim yoktu o an. Kırıldım, üzüldüm. Kandırdım kendimi senden nefret ettiğimi düşünerek. Ben sana nasıl hiç kızamadıysam, nefret de edemedim senden. Ama kırıldım.

yazı resimYZ

]
Nefes al, nefes ver… Nefes al, nefes ver…

Görüşmeyeli yaptığım en iyi şey senin nefesinin karışmadığı, hatta karışma ihtimalinin yıllarca olmayacağı bu şehirde yaşamak. Adına yaşamak denilecek kadar tabi…

Nefes al, nefes ver… Nefes al, nefes ver…

Gözlerim dönüş yolunda hep, gün gelecek döneceğim o şehre ve şehrinin semasına yükselirken, bayram sabahına uyanmış çocuklar gibi şen olacak nefesim. Ama şimdilik;

Nefes al, nefes ver… Nefes al, nefes ver…

26 yaşında bir hayal kırıklığıyım bütün hayatını hiçe saymış olan ben. Ama seni hiçe saymadım hiçbir zaman inan. Hatta hep özledim, sonra melankolik şarkılar dinledim seni düşünürken yalnız gecelerimde ve sonra yine seni özledim.

Sensiz ve sessiz gecelerimde arkadaşlarım, acı kahvem ve sigaram. Bilerek almıyorum süt tozunu kahvemi tatlandırmasın diye ve en acı sigaraları alıyorum her nefeste yaksın nefesimi ve içime bir kor gibi dolsun diye. Ben acıyı sevmesem de acıya katlanırım. Bir yudum acı kahve, bir nefes acı sigara;

Nefes al, nefes ver… Nefes al, nefes ver…

Her seferinde, beni bırakıp gidişlerin geliyor aklıma. Anlayamıyordum gidişlerini. Yardım etmek istiyordum. İyi günde kötü günde yan yana olmalıyız diye düşünüyordum. Anlattığın kadar soruyordum zamanla anlatırsın diye ve dinliyordum sessizce. Sonra sen gidiyordun ve hep bir şeyler eksik kalıyordu sessiz gidişlerinin ardında. Yeterince uzaklaştığında ‘ ben artık yokum’ diyordu gözlerin dudaklarının susmalarında.

Son gidişindeydi sana olan kırgınlığım. Sebepsiz ilk gidişine eyvallah çekmiştim kendi içimde. Sonra sen yine geldin, ben duvarlar ördüm 6 ay boyunca. Nem oldun duvarlarıma ve çökerttin. Teslim oldu kalbim bir anda ve bütün şehirlerinin anahtarlarını devretti -önünde eğilerek- sana. Yeniden eski kumandanına tâbi olmak hoşuna da gitmişti aslında. Zor zamanlar geçiriyordum yerle bir ettiğim hayatımda ama sen yanımdaydın ya, fırsatlar tükenmez, tekrar daha iyisini yaparım diyordum.

Ve sonra…

Gittin.

Yine sebeplerini yanına alarak sessizce…

Bir kez daha eyvallah diyecek takatim yoktu o an. Kırıldım, üzüldüm. Kandırdım kendimi senden nefret ettiğimi düşünerek. Ben sana nasıl hiç kızamadıysam, nefret de edemedim senden. Ama kırıldım.

Ey bir daha elini bile tutamayacağımı bildiğim sevgili !

Yakındır, yine şehrinin topraklarına basacak ayaklarım. Belki bir köşe başında belki Zafer’in umarsız kalabalığında belki de bir sinema gişesinde süzecek seni resimlerine bakmaya alışmış gözlerim, kim bilir. Ve o an doya doya bakacağım sana özlemimi biraz olsun gidersin diye.

Ey yıllarca unutmaya çalıştığım ama hep özlediğim sevgili !

Yakındır, yine şehrinin semalarına yükselecek nefesim. Belki insanların içlerini ısıtacak kadar güneşli belki bardaktan boşalırcasına yağmurlu belki de Konya’ ya bir gelinlik giydirircesine yağan karlı bir havada karışacak nefesim nefesine, kim bilir. Ve o an ciğerlerimi tamamen doldurarak bir nefes alacağım belki bir daha alamam diye.

Büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum o günü inan. Ama o güne kadar yapmam gereken bir şey var…

Nefes al, nefes ver… Nefes al, nefes ver…

Başa Dön