bir oda dolusu şapkan var senin
her gece giyinip birini
sonra altına gizlendiğin..
her gece giyinip birini
birinin altında ezildiğin..
hepsi aynı renk hepsi farklı desen
ve her desende acı değiştirdiğin bir oda dolusu şapka..
her desende bölündüğün,
her bölünmede daha da saklandığın
altına saklandıkça daha da yokolduğun..
yokolmaktan yoruldukça
içinde durup dinlendiğin..
dinlediğin sesler..
değiştirdiğin her şapkanın altında
değiştirdiğin yeni bir yüz
kiminin burnu yok kiminin ağzı..
soluyamadığın zamanlar gibi..
hiç soyunamadığın zamanlar var senin
hiç çırılçıplak kalamadığın anlar..
odana gizlenip kendini kelepçelediğin
aklını iplerle bağladığın
kimselere çözdürtmediğin düğümler..
kapısı hep kitli bir odan var senin
kalbinin odaları gibi..
kimselere kiralamadığın,
kimseleri içine sokamadığın
ve kimselere sokulamadığın düşüşlerin gibi..
tek başına korktuğun, korkutulduğun
tek başına savaştığın ve kan akıttığın
tek başına kitlendiğin ve kurşuna dizildiğin
bir oda dolusu dilsiz aşk..
açıp bakmalarından çekindiğin gözlerin gibi kitli..
her gece kapısı yeniden kitlenen sözcüklerin
her gece dilinin ucunda patlayan esrar ve esaret
ve ardından gelen öfke..
kendi kendini kitlediğin çok kapılı bir oda
çok kapılı bir kapışma ve bir sürü kayıp anahtar..
açamadığın kapılar ardında gizlendiğin bir sığınak..
ve bir sürü kayıp hatıra..
içinde kendini ararken kaybolduğun aşkların gibi,
tabelasız, içine girince yolunu kaybettiğin,
odanın çıkmaz sokakları..
yalnızca sana ait, yalnızca sana bağımlı..
bağımsızlığını haykırdığın sonsuz bir son gibi..
upuzun, sonu gelmeyen şarkılar gibi..
bir oda dolusu korkun var senin
konuşamadığın anlar gibi kaybolmak isteyen,
karışmak isteyen kalabalığa
ve koşmak isteyen kestirmelere..
ama dipten fısıltılarla ilerleyen
o sırada fanusunu kırmak isteyen
iletişimi bozuk bir köstebek gibi
çukur açmak isteyen yeraltına,
yersiz kaybolmaların var..
çözülemeyen, çarpık çaresizlikler..
korkutulduğun ve kafeslendiğin atmosferler,
uzaklaşmak için bahaneler aradığın asimetriler..
taçsız ve tanrısız,
taakatsiz ve tokmaksız..
ve dokunmaya çalışsalar o sırada
öyle savunmasız aslında..
öyle kırılgan aslında..
korkutucu bir dokunulmazlığın var bu yüzden senin
herkezi korkuttuğun ve uzaklaştırdığın..
uzlaşamadığın hayatın gibi,
aslında korktuğun ve koşarak uzaklaşmak istediğin
o sırada komaya yaklaştığın
trajikomik mesafelerin
ve trajedilerin..
]