H.Z.Taşkent'e
-Çek al beni gözlerinin
en kahverengisine,
Kalemim halen devinim,
beynim devrim halen ve
Nutkum kasırga; desem ne çıkar.
bakma bu yılgın duruşuna gözlerimin,
esasında her şairin kalbinde
ustanın en kahverengisine
çekilip alınma özlemi yatar
vehmine ömrümü kurban etmeden
o elim sevdanın, ki ilki
daha 24’ümde gelmişti
hatırlarım - bir sıtma nöbeti gibi,
kemirmişti eriyen iliklerimi-
tekrar anlattırmadan bana zaman
di’li geçmiş aşk hikayeleri,
bünyamin kokusuna yatmamak için
yusuf kuyularında,
bir baldıran zehrini henüz
aşkın gölgesinde yudumlamadan,
Almadan hasta yatağından
gültekinleri
Ah, ben-i aşk,
Çek al beni gözlerinin
en kahverengisine,
Zira
soğuk gecelerin inleyen bam teline
değen ateşten bir damla
gözyaşı hükmündedir aşk.
iki müzmin kafadar;
Musalla ve muamma.
Beni bekler kavganın en kor yerinde,
hazır sayılmam, ama
kaynamış suyum hazır.
ana sandığının kırk yıllık müdavimi,
naftalin kokulu beyaz basma;
kefenim hazır.
bir kibrit; son sigaramı yakacak kadar.
yazarım cenaze marşımı bile
ayrılmak için yani herşey tastamam
takılmış avuntu bir türkü dile
“halka olacak kadar bir zincire
büyük olmadın ki sen,
yük te olmazsın, eğer ölürsen”
Farkında olmaz yokluğunun yağmurlar,
Çünkü bu sofrada ne yeri vardır
ne de olabilmiştir basit bir meze
eyvallah, bir sevda’nın hükmü sevdalısı kadardır,
ya da
veylun likulli humezetin lumezeh
Usta, sen sadece zamanı bildir.
‘Yakın bir vakit’ dediğim dilimin sevdalısı
ne zaman gelir.
Ne zamandır ‘vakt-i mübarek’ dediğin vuslat
Bu uçsuz vaha,
daha kaç engebe gerektirir.
Beklemekten yana kullanmıyorum zarları,
Benim için ha yek ha şeş,
Meramım başka, bakışım başka pencereden
ikisi de birbirine eş.
Bu meyanda ‘beklemek’ ziyan hükmündedir.
gayri çok ağrıtıyor, bekleme diyor
beyin tasımdaki asırlık nasır
Ya çöz ilmiğini dilimdeki suskunluğun
ya da
hazır sayılmam; ama iki kadim dost
beni bekliyor.
İşte bu harb,
bu çetin hesaplaşma
gardımı düşürüyor.
Beni,
ruhumdaki garip bir duygu,
bu öksüzlük duygusu düşündürüyor.
içimde bir yetim burukluğu var
somut bir yokolma kaygısı değil
Bırakır giderim yoksa,
sakıncası yok. Sadece
özür dilerim yaşanmışlardan
ve biter.
Yoksa ki ‘karanlığa gözyaşı dökme kampanyasına’
doğuştan kayıtlıyım.
Asaletim gözyaşımı döktüğüm vakitten gelir.
Ağladığımda dökülür her bela
Ağladığımda sökülmezse şerefsizim kerbela
Ve zerre kadar şüphe taşımam: döktüğüm
bir damla yaş, en az bir
aliyyel mürteza hükmündedir.
Usta, ölüm yanında korkular nerelidir?
Yoksa ki korku dediğin;
oyuncak gelir.
Meramım başka benim, bakışım başka pencereden
gayri çok ağrıtıyor, bekleme diyor
beynimin tasındaki asırlık nasır
Ya çöz ilmiğini dilimdeki suskunluğun
ya da
hazır sayılmam; ama iki kadim dost
beni bekliyor.
Usta bir yol daha var,
kulak ver hicranın ayak sesine
Çek al beni ne olur,
gözlerinin o en
kahverengisine,