Özdemir Asaf ve İkinci Tekil Kişiyle Sağlanan Ritm

Şiirin salt bir duygu işi olmadığını düşüncemize takla attıran komplike hallerini Özdemir Asaf şiirinde bulabiliriz ancak. Hem yalın dil, hem alışılmadık söz oyunları...Kendinde yara açan toplumsal aksaklıkları ironik bir dille işleyen Özdemir Asaf için " sen" kişisi çok değerlidir. Onu mayasından bir hamur gibi görür ve bununla uyak ötesi bir ritm kazandırır şiirine... Bu çok özel diliyle Asaf, ne popüler olmak kaygısı ne de estetik düşünce kaygısı taşımıştır...

yazı resimYZ

Ne zaman bir Özdemir Asaf şiiri okusak ünlü düşünürlerin sözlerinin hepsini bir arada okumuş gibi oluruz. Şiirin salt bir duygu işi olmadığını düşüncemize takla attıran komplike hallerini Özdemir Asaf şiirinde bulabiliriz ancak."Kendi bahçesinde dal olamayanın biri girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor","Beni öyle bir yalana inandır ki, ömrümce sürsün doğruluğu", "yalnızlık paylaşılmaz paylaşılırsa yalnızlık olmaz"…Bütün bu mısraları okuduktan sonra oturup düşünmeyenimiz yoktur sanırım. İşte bu yüzden Özdemir Asaf şiiri deprem gibidir. Bir anlıktır. Olup biter ve etkisi sonra anlaşılır.Alışılmadık bir söz oyunu gibidir.Düşünmeye zorlar.Örneğin;

“aşka gönül ile düşersen yanarsın
zeka ile düşersen kavrulursun
akıl ile düşersen çıldırırsın
duygu ile düşersen gülünç olursun
aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin
sersem sersem bakınıp durma bir yol seç"

Şiiri akıl ve gönül arasındaki bir yerlerden fışkıran aşk için yol gösterir."Yuvarlağın Köşeleri” isimli bu şiirde yuvarlağın köşelerini bulamayacağımız gibi aşkın da yolunu bulamayız belki. Yine de Asaf sersem sersem bakınma diyor...

Bir şiiri ne kurmaca hali şiir yapar, ne de uzunluğu. İkisi de maharet değildir. Verilmek istenen içsel mesaj iki mısrayla da yerine ulaşabilir. Kısa şiir tasarımının en güzel yanı yoğunluğudur. Mısra "birdenbiredir." Sallantılı bir hali yoktur. Nettir. Ama keskin değildir. Uzun şiirlerin birçoğunda bir yanılgıya düşülebilir. Okuyucu açısından anlatım şekliyle meşgul olma, şair açısından da sanat kaygısı taşıma… Ama kısa yazanların bu tip kaygıları yoktur. Şükran Kurdakul, Özdemir Asaf'ın kısa dörtlüklerini "...Kimi bir kitaptan, kimi yaşamdan kopardığı izlenimlerden esinlenerek bilgece dörtlükler yazdı." şeklinde yorumlamaktadır. Özdemir Asaf dilliyle sade olmanın yanında sözcükleri genellikle ilk anlamlarında kullanarak yalınlığıyla da göze çarpar. Sözcük oyunu yapıp bu materyali süslemeden kullanmak ancak bir ustanın işidir. Şiirlerinden anlaşıldığı gibi ne popüler olmak kaygısı, ne de estetik düşünce kaygısı taşımıştır.

Doğan Hızlan’ın tespitine göre Asaf, sadece bir şiirin içindeki uyumla değil şiirlerinin oluşturduğu küme içinde bir bütünsellik oluşturmaya çalışmıştır. Bu bütünselliğin oluşmasında birçok şiirine konu olmuş ikinci tekil kişi olgusu büyük rol oynar. Kendinde yara açan toplumsal aksaklıkları ironik bir dille işleyen Asaf için “sen” kişisi çok değerlidir.

“kim o, deme boşuna
benim, ben.
öyle bir ben ki gelen kapına
baştan başa sen.”

Onu mayasından bir hamur gibi görür ve kendinden ayırmaz çoğu kez.

” senin içine girdiğim zaman
dışımda kalıyorsun
senin dışından sana bakınca
içime sığmıyorsun.”

Ve bununla olağan dışı, uyak ötesi bir ritm kazandırır şiirine. Zaten ister romanda, ister şiirde olsun “sen” kişisi hep gizemlidir. Yazar ya da şair kendisiyle arasındaki mesafeyi açmak, geri çekilmek için “ben” yerine “sen” kişisini kullanır. Ayrıca “sen” kişisinin gizemi okuyucunun “sen” kişisini istediği gibi doldurabilmesidir. İçselleştirebileceği gibi onu dışlayıp “sen” kişisinin içini karşı cepheyle de doldurabilir.

Evrende aşk ve şiir var oldukça “sen” kişisi daima değerini koruyacaktır. İşte bu yüzden de Asaf’ın şiiri tazeliğinden bir şey yitirmeyecektir…

Başa Dön