Güneş doğdu
Aç gözlerini,
İlk kez doğduğunu sandığın güneşe doğru
Gökyüzünü sarmış
Doğan güneşin kavurduğu bulutlar
Kırmızıdan turuncuya
Turuncudan griye
Giderek yükseliyor ateş topu
Bulutlarda yarıklar açarak yakıyor
Kuş cıvıltıları…
Güneşin ilk ışınlarıyla canlanan kelebekler…
Aç gözlerini,
Perdelerin ardındaki hayatından…
Hafif bir yağmur…
Havaya serpilen ıslak çimen kokusu
Güneşin kuru sıcağında tatlı bir ıslaklık
Yağmura eşlik eden aşk nameleri
Sokağın başında birbirine kenetlenmiş dudaklar…
Kelebekler, kuşların melodisine eşlik ediyor
Yağmur damlaları güneş ışınlarını parçalıyor
Sonsuza uzanan bir gök kuşağı
Gülümse,
Perdelerin ardındaki hayatından…
Yağmur…
Biraz daha şiddetli
Karayı döven dalgalar…
Onlarda kelebeklere katıldı
Eşlik ediyorlar kuşların durmayan aşk ezgilerine
Sokağın sonundaki dudaklar ayrıldı
Birbirine özlemle bakan gözler…
Yıldırımlar…
Ani bir aydınlık
Bir an için bile olsa
Griden beyaza…
İç çek,
Perdelerin ardındaki hayatından…
Hafif bir soğuk…
Yağmur durdu…
Gökyüzünde süzülen pamuk taneleri
Kuşlar daha yavaş bir parçaya geçti
Kelebekler saklandı
Dalgalar sakin
Sokakta derin bir sessizlik
Hem gri
Hem beyaz
Melekler teker teker yeryüzüne serpiştiriyor bulutları
Minik pamuk taneleri
Sarıyor ayrılmayan elleri,
Sıcağa dayanamadan eriyor
Havada yok oluyor
Ellerse üşümüş
Ama ayrılıktan uzak
Hisset havadaki aşkı,
Perdelerin ardındaki hayatından…
Artık soğuk dondurucu…
Ama gözlerini camda gezdirmek bile unutturuyor kristalleşen suyu
Havada süzülen bembeyaz pamuk taneleri
Çatılara çöken bulutlar
Sokakları saran yumuşacık saflık
Aç perdeyi
Bırak kendini saflığın derinliklerine
At elini,
Aç perdeyi…
Buzdan cehennem…
Kuşlar ötmüyor
Kelebekler uçuşmuyor
Dalgalar donmuş…
Çocuk,
Sokağın sonunda…
Dizlerinin üstünde…
Tek başına…
Ciğerleri dondurup
Hiçliğin derinliklerinde parçalayan bir hava
Perdenin beyazlığına gizlenen karanlık
Ne sevgi,
Ne aşk,
Ne umut,
Sadece hiçlik
Ve hiçliği örten karanlık
Kapat gözlerini…
Hiç doğmamış olan sonsuzluğa doğru…
Ne gerçeğe
Ne de yalana
Sadece sonsuzluğa… ] ] ] ] ]