Sana söz
Bir daha anmayacak dilim bizi
Ölüm çanları çalarken gece
Çıkıp gideceğim hatıralardan
Son defa, yürüyeceğim kıyılarında
İhtiraslı bütün dalgalarına rağmen
Sessizliğe bürüneceğim...
Sana söz
Hiçbir lügat ta geçmeyecek adımız
Ağır aksak bir ritimle
Ağarmakta olan şafakla birlikte
Tek bir lahika daha yaşanmayacak bu yürekte...
Sana söz
Oldu, bittiye getirilmiş bütün zaman ekleri
Ve dilek kipleri
Artık, imkânsız bir masalın,
Gizemli mavisinde...
Sana söz
Sahi, önce kim sevmişti
Sen mi?
Ben mi?
Sonra kim terk etmişti bizi?
Bu gibi sualler olmayacak dilimde...
Sana söz
Alışkanlığın verdiği, telaşla
Beklenmeyecek, giden
Ağır, ağır perdesi kapanırken gözlerimin
Hançer renkli bir ihanet
Ezberimdeki bütün renklerin
Cellâdı olmayacak
Sana söz
Kan kırmızı bir acı, serilmeyecek her yerime
Ağır cümlelerin müptelası edemeyecek beni...
Ve gözlerim
Bir daha
Bulutların rolüne soyunmayacak
Hadsizce!
Sana söz
Sırra kadem basacak efkârım
Sükuti esrara bürünecek zaman
Ötesi yok
Bu da geçecek nihayetinde...
Sana söz
Ben den
Sen den
Biz den
Kalan ne varsa
Silecek aksini zaman
Ret edecek dimağ sevda ezberlerini...
Sana söz
Dilimden düştüğün an çekilecek tetik
Teessürle kapanacak son sayfa
Şafak sökerken, kayıp bir adreste
Şakağımdaki son kurşun/i olacaksın sessizce...