kara mıydı saçları unuttum
öyle bir
kara
düşüyor olmalıydı belki de
öyle bir
tuttum...
orada öylesine denize bakıyor titreyen suyun kayaya vurduğu kavis eğriliyor dudaklarında soğuk beyaz ellerini siliyor yanaklarından belli ki denizi dost bilmiş yenik düşmüş gözükse de bu sır durgunluk geçici olduğunu biliyor ve söylemedi demeyin içine pislediğimiz bu deniz temizleyecek herkesi,
cellat kızıla boyadığı atıyla
öyle bir
hızlı
ölüyor olmalıydı beki de
öyle bir
unuttum...
ve toprağı güneşin tatlı nefesi ısıttı ve taşlar aralarından çıkan menekşenin köklerine bakakaldılar gökyüzü mavi bezeliydi ve yüzüne ay sürülmüş korkular ödünç neleri varsa geri verdiler belleğin gözlerinden hüzün akıyor şimdi,
ey şimşirin köklerindeki derman
suda bir çulluk
içiyor olmalıydı belki de
öyle bir
yuttum...
böğrümde yaralı bir enik gibi büyüyor kalbim sekiz kuş çığlığı ötede bir koyağın ayak sesleri geliyor pırıltısını kemiriyorum gözlerinden bir kızın ve gecenin durmadan büyüyen ağzına sürüyorum düş yüklü bir notanın oktavıyla,
yoroz`un bin kez yaşadığı şey
tıpkı bir sülün
kuyruğu
uçuyor olmalıydım
sürmene gözlü bir atardamarda
uyudum...
Bürran SAKA
"trapezus zamanlar" ] ] ]