ŞEHİDİM…ÂH ŞEHİDİM!…
Dağların eteğinde kol geziyor ihanet
Canlar yüce Mevla’dan fanilere emanet
Türk’e kurşun sıkana lanet, binlerce lanet!...
Hilalin gölgesinde uykuya dal şehidim
Beratın yüce Kur’an, kefenin al şehidim
Dizlerimin dermanı, gözlerimizin feri
Zalimin karşısında görmeliydin neferi
Mübarek al kanınla suladın dört bir yeri
Karanlık dünyamıza ışık oldun şehidim
Göz pınarlarımıza kan yaş doldun şehidim
Göğüs kafesimizde vatanımız bengisu
Alaca karanlıkta kalleşler kurar pusu
Düşlerimizi yıkar acı barut kokusu
Tarihte ak bir sayfa, gedik açtın şehidim
Fitne, fesat ve şerden, koşup kaçtın şehidim
Melekler ebediyet üfleyince özüne
Semadan harman harman nurlar indi yüzüne
Eğilip bükülmedin, sadık kaldın sözüne
Seninle hüzünlendik, bin kez öldük şehidim
İçimizdeki yası bine böldük şehidim
Posta güvercinleri acı düşürdü öze
Dalgalanan bayrağın sureti düştü göze
Yüksek seciyenizle bu millet çıktı düze
Nice canlar boy verdi toprağında şehidim
Kâinatı seyrettim yaprağında şehidim
Yeri göğü inletti, can yaktı âh ü zârın
Ziyaretgâhı oldu meleklerin mezarın
Gözbebeklerimize değiverdi nazarın
Sen gittin ya kavruldu yüreğimiz şehidim
Ölümünle yıkıldı direğimiz şehidim
Gönül göğünde güneş, belisin yüce dağın
Yıldızlarla donandı, asumanın, otağın
Urbaların kan revan, saçların darmadağın
Gönül bahçelerinde güller soldu şehidim
Toprak senin kanınla vatan oldu şehidim
M. Nihat MALKOÇ
(08 Ekim 2007 / Trabzon)