İçmemiştim. Sarhoş değildim. Senden uzak olmanın acısıyla kavruluyordum. Yaralarım bir türlü kabuk bağlamıyordu. Yokluğunun şiirini yazıyordum; damarlarımdan çektiğim kanla. Acılarıma yeni acılar, sancılarıma yeni sancılar ekliyordum. Bütün bunlar başlamadan senin varlığının kıymetini bilmiyordum.
Uçurumun kenarındaydım ama uçmayı bilmiyorum, kanatlarımı alıp gitmiştin. Beni yalnız, çaresiz, yorgun, umutsuz bırakmıştın.
Aynaya baktığımda seni görüyordum; aynaya bakmaya korkuyordum; ya seni göremezsem diye.
Uyandığımda seni yanımda bulamıyordum; bu bana dünyanın sonu gibi geliyordu. Benden nefret ediyordun biliyordum. Beni görmek istemiyordun; sesimi duymak, bir şekilde hatırlamak... Bense hatıralarla boğuşuyordum. Hatıralar seni bana getiremiyordu. Her geçen dakika seni benden götürüyordu. Biz seninle hep geri dönüşü olmayan yollara çıkmıştık; yine geri dönemiyorduk.
Ağlıyordum, bol bol ağlıyordum. Ağlamak, gözyaşlarımın tuzunu dudaklarımda hissetmek beni avutmuyordu. Hiçbir şeyi unutmuyordum. Unutmak dahil. Senin bütün ayrıntıların beynime birer kıymık gibi saplanmıştı. Sen bunlardan habersizdin. Senden habersiz cehennem acıları çekiyordum.
Unuttun mu, ben bir telefon direğiydim. Senden önce ve senden sonra. Hayatıma kanatlar ekleyemedim. Senin kanatlarım olacağını sanmıştım. Aşk ve hayat iki kişilikti benim anladığım. Sen beni aşksız ve kanatsız bırakıyordun. Kötülüğüm kelimelerden taşıyordu o zaman. Kanatlarımın olmayışı kalbimi kanatıyordu. Akan kanla yüzünün resmini çiziyordum. Yüzün aklımdan gitmiyordu; eski bir melek. Ama asla eksik bir melek değil. Sen benim bitanem’din. İlk ve son gerçek aşkım, kalbimi kanatanımdın, rüyalarımın prensesi. Düş ülkemin tek sahibiydin. Senin için hiçbir anlamı olmayan kelimelerimin tek sahibiydin.
Sana gelen yollar kapalıydı. Devletin ve insanların kuralları kesmişti yollarımı. Ben aralardan sızmaya çalıştıkça başıma yeni belalar açıyordum. Senden ve hayattan beklentilerimi sıfırlamış ama gene de sana yaranamamıştım. Ben mutluluğun iki kişilik olduğu günlere özlemle dolu, kalbimde bir ağrı, yüreğimde bir yangın, midemde bir ateşle seni bekliyordum. Ama gelmeyeceğini biliyordum, artık. Gelmeyecek ve bana umutsuz, çaresiz, mutsuz bir gelecek hediye edecektin. İnadın’a yenilmiştim. Ve inadına acı çekecektim.
Her şeyi çok çirkinleştirmiştim. Kendimi, mutluluğu, nehiri ve ölümü. Ama sen, hala çok güzelsin.
Sen, Mutluluk, Nehir ve Ölüm
Uçurumun kenarındaydım ama uçmayı bilmiyorum, kanatlarımı alıp gitmiştin.