SENİ SEVMEK I
Alper SEÇİLİR
(ön deyiş yahut acıya tutkun adamın ayraç içine esir edilişi)
Sıcak bir dokunuşa muhtaç adamın
yüreğine dokunana son şiirdir,
belki de seni sevmek.
Seni sevmek, avuntulara aldanmak;
mavi-beyaz kağıtlardan
kuş kanadı yapıp uçuramamak,
o kanatsız kuşun hüznünü anlayamamaktır.
Çırpınmaktır o kâğıt kanatlarla
bir deli yalnızlıkta,
ıssız kalmaktır bütün kalabalığında.
Şairin kulağıma fısıldadığı gibi
düşmektir mumdan kayıklarla ateş denizine
o denizin kor çiçeklerine tutkun
altın ayaklı, koşarken sağrısında güneş parıldatan,
nalları kıvılcımlı atın
asil yelelerine dokunmaktır,
seni sevmek.
Hüznünü tek başına yaşamana izin vermeyip
o hüzünde gerekirse boğulmayı teklif etmektir.
Aslında seninle birlikte o hüzne âşık olmayı
bilmektir seni sevmek.
Bir çayır kuşunun, ispinozun
kırmızı beyaz ayaklarında ışıldayan
günaha batmamışlığı altında ezilmektir.
Uçmayı yeni öğrenmiş bir kuşun
kanatlarını bilinçsizce çırpması kadar
masum bir bekleyişe tutulmaktır;
ardını, önünü görmeden.
Bir kapı önünde,
elindeki umutlarını çaresizliğe dönüştürüp
acıya boyun eğmektir ki
eğmemişken hiçbir karanlığa o boynu.
Bir kararsızlık hücresinde,
en kötü kararın korkusuna
direnmektir seni sevmek.
Bir sondur belki de başı bilinmeyen,
bilinmeyecek bir son.
Ara yerde kalmak kadar acıtan
bir bağımlılıktır,
acıya tutkun adamın bağrında
seni sevmek.
Üç harfli, beş sesli
iki sözcüğün esaretiyle anlatılamaz
bu; sürgünde ayağı prangalı
suçsuz mahkûmun
memleket özlemi gibidir,
seni sevmek.
(11. 02. 2011)