Sensizliğe On Vardı...

Sana dair olan her şeyin beline ölüm sarılıyor, sen ölüm oluyordun. Zaman sensizliğe gebeydi ve kâinat zorlu bir kalıbın habercisiydi

yazı resim

Zamanın gözleri yaslıydı, galiba sensizliğe on vardı
Belki de yanlış hatırlıyorum, sensizliği yirmi geçiyor da olabilir
Neticede sen yoktun, yine küskün, yine hayata dargındım.
Her zamanki yerimden seyrettim bahçeyi, ağaçları, gökyüzünü...
Sana selâm yolladım kuşlarla, bilmiyorum acaba ulaştı mı?
Kuşlar ulaştıramazsa bile, yağmur muhakkak ulaştırır dedim.
Ezgiler mırıldandım, solan çiçeklerin çürümüş gövdelerini seyrettim
Bir demet hüzün ısmarladım kendime, sustum, düşündüm.
Zaman, her zamanki gibi gözyaşlarını akıttı yüreğime
Gökler gürlemedi, bulutlar kararmadı, sade çiseler yağdı üzerime.
Bir şeyler kayboluyordu, ellerimle tutamadığım bir şeyler kayıyordu
Sana dair olan her şeyin beline ölüm sarılıyor, sen ölüm oluyordun.
Zaman sensizliğe gebeydi ve kâinat zorlu bir kalıbın habercisiydi
Dinliyordum, kalp ile beynin arasındaki uzun mesafeye oturmuş
Sessizliğin anlattığı seni, elleri avuçlarındaki ölümü dinliyordum
Sır tutmak zor, sır tutmak ağırdı...
Bakamıyordum, geri dönüp gözlerinin içindeki ölüme bakamıyordum
Biliyorum artık çiselemiyordu, yağmurlar yerini sağanağa bırakmıştı
Şimdi çok iyi hatırlıyorum, zaman sensizliğe on vardı
Kalbimin saati çoktan durmuş, bende de vakit sonbahardı...

Zafer Yılmazkara
20 Temmuz 2007

Başa Dön