Sevdalarımız

BİZİM SEVDALARIMIZ HEP FARKLIDIR... SİSTEMEM İNAT;

yazı resim

Önce türkülere sevdalandık, sonra Anadolu’ya. Çığlık olduk önce Bolu dağında, Dadaloğlu ile dağlarda, Nesimi’nin derisinde, Sivas’ta yağlı urganda. Sesimiz yankılandı dağlarda, ovalarda ve yaylalarda. Oysa çığlığımız katlanarak artacaktı haberimiz olmadan. Maraş olduk sonra, çorum olduk ve Sivas olduk yandık iliklerimize kadar. Çığlığımızı susturmaya çalışanlar bu sese katlanamayanlar yakmıştı bizi. Küllerimiz savruldu esen poyrazın sertliğinde Anadolu’ya ve her dalda Hasret her dalda muhlis ve her çiçekte Metin olduk. Ve türküler çınladı kulaklarımızda, biten umutlarımız canlandı. İnanç doldu yüreklerimiz. Damla damla aktık yüreklere sevda olduk, toprak olduk, kardelen olduk.

Anadolu kucakladı bizi, sevdalarımızı, türkülerimizi ve alın terimizi toprağının verimine kattı. Yüz inlerce gelincik olduk açtık çorak yaylalarda. Emeğimizin, alın terimizin, inancımızın resmini çizdi her bahar. Sonda buğday tanesi olduk başaklarda, yavaş yavaş kavurdu bedenimizi güneş olgunlaştık. Biz kavruldukça umut doldu nice bedenler, gülmeyi unutan gözler inançla güldü ve halkın sofrasına ekmek olduk. Biz kendi sevinçlerimizi bırakıp başkalarının mutluluklarıyla gülmeyi seçtik hep. İçimiz kan ağlasa da yok olsada umutlarımız, nasır tutsa da yüreğimiz acılara gebe kalan sevdalardan vazgeçmedik Nazım ustadan aldığımız mirastan. “ Yârin yanağından gayrı paylaşmak için her şeyi” dedik ve paylaştık, inançla. Horladılar bizi, itildik bu yüzden, anlamadılar ama biz biliyorduk yaptığımızın doğruluğunu. “ bizde biliyorduk yâre giderken menekşe almasını, dostlar aç kalmış yedik menekşe paralarını” derdi Nazım usta. İşte biz yare hiç çiçek alamadık belki bu yüzden; ya rakı parası yaptık çiçek paralarını dostun acılı yüreğine merhem, yada sofralar kurduk dostlara. Yok olan değerlere inat yeşertmeyi seçtik inançları, paylaştıkça artacaktı mutluluklar ve dünyayı güzellikler kurtaracaktı bir insanı ne olursa olsun bir insanı sevmekle aşlayacaktı her şey ve biz insanları sevdik. Yârimiz anlamadı bizi. Yüreğimizdeki bu kocaman sevdayı. Ve yalnız kaldık kimi zaman, boş duvarlarla dertleşip, şarabı dost eyledik. Mum ışıltısın da kalemi aldık elimize ve beyaz kâğıtlara döktük yüreğimizin yangınını. Ağladık kimse duymadı, görmedi. Ve yüreğimizin nasırlaşmasını acılara boğularak izledik. Kendimizden utandık. Çünkü bizi ayakta tutan yüreğimiz ve insanlığımızdı.

Omzumuza bindi hayatın acı yükü. Yüreğimizde geçmişten kalan nasırlaşmış yaralar, kırılmış umutlarımız ve tükenmiş inançlarımız var olma savaşı veriyorduk sitemin içinde o sistemin kirine bulaşmadan. Dostlarımız vardı bizi ayakta tutan. O yârin yanağından gayrı ne varsa paylaştığımız dostlarımız. Ama eksik olan sol yanımızdaki korlanmış sevda ateşiydi. Dostlarla yapılan muhabbetlerde korkularımızı anlatırken içten içe Can babanın dizeleriyle özetliyorduk durumu “ Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.” Düşlerimize kar yağmıştı ve korkular aşklarımızı ağır yaralamışlar yüreğimiz kan ağlıyordu. Tükenişler içindeydik. Üzerimizde geçmişin enkazı, depremden arda kalan yıkıntıdan bağırıyorduk “ sesimi duyan varmı!......” sesimiz; bizim sesimiz sevdamızdı geçmişin yıkıntıları arasında kalan o değeri tırnaklarımızla çıkardık o yıkıntının arsından ve avucumuza alıp; gözlerinde umudu bulduğumuz bir insana uzattık.. “ haydi, can ver “ diye. Taşıyacaklarına inanmadılar bu sevdayı, ya altında kalacaklardı ya da taşıyamayacaklardı. Çünkü hayata dair bizde kalan tek şey sevdalarımızdı. Sesimiz öyle kısık, korkularımız öyle büyüktü ki korktuk acıları tekrar yaşamaktan; koşmadık o gözlerin arkasından.

Ve düşlere yağan kar, çığlıklarımızla çığ oldu örttü yüreğimizin üstünü. Bedenimizi ve yüreğimizi kapladı buz gibi bir soğuk sardı acılarımızın üstünü. Bir daha sevmeyiz derken sevda bize uzak derken, yüreğimizin acılarından filizlenen kardelenler sardı çığın üstünü. Ve bizler yine yüreklerimiz koyduk avucumuzun içine en titrek, en masum, en acılı yanınla… se sunduk gözlerinde umudu bulduğumuz nazlı yare…. Acılar bizim içindi ve biz başkalarının mutluluğunu mutluluk bilmiştik. Ve en büyük kahkahayı savurduk sisteme inat bu sitemin kirine inat bu kirlenmişliğe inat.

www.hamzaekiz.com

Yorumlar

Başa Dön