Adam yıllardır bir sevgiyi çoğaltıyordu düşlerinde. Oysa sevdiği kadın yanında, hemen yanı başındaydı. Uzatsa elini, kolaylıkla tutabilirdi onu.
Sıradan biri için sevdiği kadının elini tutup “Seni seviyorum.” demek kolaydı. Ama adam için bu zordu, hatta imkânsızdı...
Adam sevdiğini söylerse büsbütün kaybedebilirdi onu. Bu yüzden sevgisini yüreğinde tutuyor, kanının her zerresinde yaşıyor, dilinin ucuna gelse bile söylemiyor, bu sevgiyi sözcüklere dökmüyordu...
Sevgisinin bu dünyada anlaşılması kolay değildi. Adam bu yüzden sevgisini ölene dek yüreğinde yaşatacaktı.
…
Adam kendini sorguluyor yıllardır... Sorgulamakla kalmayıp kendini yeniden kurgulama çabası belki bu. Düşünmek. Değişimi göze almak. Değişim için çaba göstermek ve adamakıllı değişmek.
Bir yandan fazlalıkları atmak gereksiz ve anlamsız ağırlıklardan, yüklerden kurtulmak, bir yandan da yeni pencerelere yönelmek. Yaşamında eksik olan ne varsa onu görmek bulmak ve yaşamına katmak.
Bir kelebeğin yeni ve farklı bir dağ çiçeğine kanat çırpması gibi. Kayalar arasında bir ceylanın alıştığı çeşmeyi bırakıp yeni, hiç kullanılmamış bir pınar araması gibi...
Yeniden ve daha bir coşkuyla soluk alıp vermek, yeni yolculuklara hazır olmak, yağmuru, karı severek başlamak, yeşeren ağacı, çiçeği ve her şeyi sevmek.
Sevmeyi yaşamak ve büyütmek sevgileri güzel yarınlar için...