Aşkın çimen yeşilinde, yüreğim zümrütleşti. Tutkunun kırmızılığında duygularım yakutlaştı. Her halimde bir değer taşıdım. Ucuza satmadım kendimi. Değerlerimle yaşadım. Kaburgasız kalmadım, düşüncelerim enfeksiyona kapılmadı. Sağlıklı yaşadım. Korkudan altıma kaçırdığım anlarda, umumi tuvalet gibi kokmadım. Sevgilerim bir gülü kopararak olmadı. Kendimi saksı gibi hissedip çiçek aramadım. Düz durduğumda altı, tepe taklak olduğumda dokuz oldum. Değerimi hiç yitirmedim. İnsanca acılar yaşadım; insansılığı bir yana bıraktım. Köprü kurdum, kuru dereler üzerinde. İnsanlarla düşündüm. Derdim insan oldu. Kalabalık acılar yaşadım. Kimine yol verdim, kimine destek... Meydana çıkanlara karanfil şehri kurdum. Sokak lambaları karanfil, okulları karanfil, kızları ve oğlanları karanfil bir şehir oldum. Ama karanfil hep ağladı. Karanfil hep işgale uğradı. Tüm şehirler kabak çiçeği gibi çoğaldı. Sürekli kabak şehrin masum çocuklarının başında patladı. Daraldı yollar, genişledi caddeler. Tüm trafik lambalarının kırmızı ışıkları yandı. İnsanların kırmızı çizgileri arttı. Benimse karanfillerim çoğaldı. Umutlar gazetelerden, romanlardan, hikayelerden; hatta masallardan çıkarıldı. Her gün gazetelerde ve masallarda savaş haberleri yayımlandı. Ölüm, güzel bir spikerin dudaklarında rock bir besteye dönüştü. Sürekli zafer işaretleri çizildi şehrin duvarlarına. Duvarların sayısı arttı. Elbiseler, sudan çıksa da tertemiz, hiçbir vakit sütten çıkmış ak kaşığa dönüşmedi. Kediler, damlarda, insanlarda barlarda, sokaklarda eş aradı. Ay gökyüzünde kocaman bir göz gibi parladı. Gökyüzünün derisi yüzüldü, ay kapakları koparılmış bir göz gibi ortada kaldı. İnsan karanfili mezara attı; özgürlük savaşçısıyla beraber. Mezarlar yaşaması gerekenlerle, yeryüzü ölmesi gerekenlerle dolup taştı. Tüketilen her nefeste, maskeler çoğaldı. Dünya oksijensiz kaldı.
Dünya bir aptalın sürekli odun kırmasına döndü. Döndü, döndü... İnsanlar ya odunlaştı ya baltalaştı. Sevmek zümrüt değerini, utanmak yakut rengini yitirdi.
Güzellik yarışmasına çirkinliğimle katıldım; ama öyle bir gülüşüm oldu ki filinta gibi... Tüm adaylara yandan güldüm. Ben gülüşlerimi yakut ve zümrütle donattım.
