Zırhtır senin göz yaşların
sert namlunun ucundan akmaya hazır ince sözlerine cephe cephe giyindiğim.
kalbimde ince kurşun_i sızılarıyla ağladığın bir sabah yanına gelirim,
yazına gelirim çayına gelirim,
her şeyimle her yanına ben gelirim.
Zırhtır çünkü, bilmek gerek giymesini seni
ve asmak gerek ucube düşlerimin kül kedisini
ve bir ayakkabı gerek, merdiven gerek çok şey gerek
bir prenses gibi sana bir gece, on ikiyi kırık bir kafa geçe, kül kedisi gibi soyunmak en gerek.
anne kokulu bir sabahta rıhtımı olmak gerekir ıslak düşlerin
ve deniz kuruluğunda bir meltem gibi esmeliyim güneşin battığı saçlarından
deniz kuruluğunda bir ayıbım artık
yitirilmiş
gibiyim ben,
anne olmaktır dileğim,
sıcak olmaktır bir yanım.
Kanıyorsun bana, hissedebiliyorum, öfke dolu kusursuz aşkının, bana attığını ve
Geldiğini; her şeyim sen.
ve sen gelmeden her şeyim kayıp.
sahi sen gelene dek; neredeydi o sahilane ellerin?
Sabundan bir gül kokuyor
sabahlarım ve bazen güneş hiç açmıyor,
acıkmıyorum ve fazlasıyla gülmüyorum
acımıyorum da artık,
uyuştu kelimelerim,
sarhoşluk ayıp gelmiyor artık şu sarhoşluğa attığım naralarım da bir yol.a benzemiyor.
ılık ılık kanım
damar damar dört tarafı nehirlerle çevrili ellerim.
Ellerim bir sabah dökülüyor sana
yavaş yavaş bir avuç kuru döküntüyle
bir yüz sana geliyor oluyorum.
yüzümden öpersin beni
yüzümle sevdiğin gibi
yüzümden uyutursun sonra;
rıhtımda kalın bilekli gemiler kara kara otururken, bir kara boyu
içime bir aşk oturdu, demir atmaya oturdu, gitmemeye; hep olmaya bir aşk, içime oturdu.
Kara kuşağıyla Ay gökyüzünde asıldı sonra
yıldızlar sahi beni sana kuşandı ve pürüzsüz teninde bir bulut ağlamaya ne deli yakıştı
sen kokuyor oldun sonra
Güneş yanar, bulut ağlar oldu
Bir çocuk doğdu o anda ve bir adam bir yerlerde katil oldu.
ellerin kokuyor oldu sonra
ve bir soru oldu;
sahi bana gelene dek neredeydin??.
nerede sabahladı gövden
nerede acıktın
bensiz su içmişliğin de var senin
bensiz sevmişliğin de olmuştur
Nerede kaldı ellerin ve nereye battı gözlerin?
bana değmedi inan hiç biri senin değdiğin gibi.
ne Kara kuşaklı bir Ay ne yıldız ne de Bahar
değmedi hiç değmedi bana
bensiz geçtiğin sarhoş kollar
diken diken dolandı içime bir aşk boyu.
gül battı sabahıma gül battı
sabun kokulu bir gülüş battı sonra
rıhtımda bir tuzak
ağır bilekleriyle bir sabah
o da battı.
Bu da cevap oldu sonra.
Sen kokuyorsun
Beraber büyüyemedikllerimiz vardı sahi?
beraber öleceklerimiz de olsa; kafi.
yanında uyumayı arzuluyor yaşamım
seninle bir sabah;
O yazı.na gelirim bir kalemde unutulmamaya!
çayına gelirim
Bir dem de hatırlanmaya!
karışır giderim şeker kokulu bir memlekette;
menekşe memleketse seninle her sabah;
O memlekette beraber yaşlanmalara.
serin rıhtımda, bir sızı
kanatları sensindir artık giden tayfanın
geldiğin yolların kancası ve sancısı o kolların
içimde bir pusuda, kıvrılan ılık ılık sözlerin.
Senin rıhtımında bir sızı; ben demirlenir ben bağlanırım.
çünkü ruhunda saklıdır, benim özlediğim her yer.
Söylemiştim; suyun dibinde bir zappayım delice bağdaş kurmuş, gemiye bağlanmıştım.
ve öp beni
sevginden öpüyorken seni
sen öp yine beni
aklımda kalan yarım ay
yarısı bende saklı
gülüşüme, göz yaşını eker misin
ve beni sana seni bana
getirir belki bir sabah
sahi sen o sabah beni kendinden eder misin?
söz biter aynı kadın sarhoşluğa kalkar
bir ceylan su içiyordur şu anda muhakkak
ve belki günlerden perşembedir belki salı
bir gün gelir elbet giderken diğer biri
seni bana getirecek günlerin takvimlerinde açan yaprak
ve baharlarda dolaşan yaprak
ve sayfada gezinen beyaz taç.landırılmış, kırılgan yaprak
siz söyleyin ona; hangi bahardı sahi bana yüzüyle esmediğiı?
Kim bilebilir belki bir bahar açıyordur yerin güzel yüzünde;
sende.
ya da yüzün sandığım bir ölüme..