Sonbahar Sükütu

Konuşmak istiyorum senle, gözlerinin içine gözbebeklerine baka baka konuşmak, Sussam bile konuşmak istiyorum

yazı resimYZ

Eriştiğin yerlerde dilerim hayat daha güzeldir. Bırakıp gittiğin bu diyarların hiç mi hiç tadı yok, sensizgeçen zamanın eksilttikleri o kadar çok ki fazlalaşan sadece hüzün.Sonbahar sükutu hakim şehirde bu gün, gönlüm suskun, dilim suskun, bakışlarım suskun, günün bu saatinde kuyruğunu kaldırmış parmak uçlarında balerin gibi dolanan kedi bile miskin ne gelip sürtünüyor duvara, ne boğuşuyor kendiyle, o bile kelebek kovalamak yerine kıvrılıp yatmayı tercih ediyor.Beni miskinliğe imrendiren şu kediden mi geliyor kibu ağırlık. Ağlamaklı yüzüme alıştım, artık yabacı gelmiyor üç yıl, üç aydır çoğunlukla böyle bakıyor bu bezmiş yüz bana. Başımı yastığa koyar koymaz uyuyabilirim gibi geliyor. Ama geceye bile söz vermiyorum uyku için. Yavaş yavaş kızaran havayla başlıyor yine içimde ki uzun hava...prefix = o /

Bu gecede önce dualarım seninle olacak, sonra keşkelerim isyana sürükleyecek beni,karma karışık değil mi? ellerini göğe açıp dua eden de benim, günah olduğunu bile bile feryat figan bağıra çağıra isyan edende ben. Bitkisel hayatımım da yaşadığıma dair tek belirti ama bu an..Yeni hüzünlere devretmedim seni en büyük hüznüm dönülmez gidişin.En büyük sevda sende kaldı ve yarım kalan pek çok şey senin gidişinle başladı. Bıçağın keskin ucunda yaşamıyorum artık tehlike, heyecan eksik hayatım yavan.

Güz geldi yine zor olacak uzayan geceleri tüketmek. Kaderim hep yalnızlık olsaydı daha mı az acı çekerdim sence? Uzun gecelerde uzun bulmacalar çengelin daha çengellisi,âmâ doğan, sonradan kör olana göre daha mı şanslı. İkisi de görememe acısını yaşar ama... biri güneşi, denizi, çiçeği, anasını hiç görmemiş olmanın acısını, biri bir zamanlar gördüğü şeyleri şimdi görememenin özleminin acısını.. Hiç bilmediğin bir şey özlenir mi? Yine karıştım kendime yine karıştım özleminle çöz beni çözebilirsen.. Kendimden kurtulmak için yine sana sarılıyorum, çerçevenin içinden o kadar güzel bakıyorsun ki ben seni görüyorum ya sen... Hangimiz daha çok sancılı yaşıyor bu özlemi?

Yine çıkardım çerçevenin içinden seni, sanki bir şey değişecek çerçeve içinden dışına, o kadar uzaksın ki, bu resmin yakınlığına inat. Yine uyumaya hazırlanıyorum, hep hazırlanıyorum hep niyet ediyorum ama... Kendiliğinden gelmedikçe hiçbir şey ben başlamıyorum. Çağırmadan gelen tek dostum kaldı hüzün ve sen gittikten sonra hiç çağırmadığım aşk bir defa çaldı kapımı, ben bin pişmanlık, bin ihanet hissederek yinede aldım tenden içeri. Yanılmışım Aşk değilmiş meğer umut avcılığıymış... O söyledi.

Leyla dan Mecnun dan Arta kalanı da biz tüketmişiz demek ki..

Konuşmak istiyorum senle, gözlerinin içine gözbebeklerine baka bakakonuşmak, Sussam bile konuşmakistiyorum. Gözlerimi hiç ayırmadan yüzüne bakmak, ilk görmüşüm gibi seni incelercesine bakmak istiyorum yüzüne. Sen yine annem gibi bakma öyle derdin. Demek ki Annenle eş severmişiz seni dile kolay Candan Candın Cana Can.

Üst kirpiklerimin biri bile birleşmeye niyetli değil alttakilerle, bir nezaket icabı yumuyorum, bir umut uyku mayası tutarsa alır beni koynuna, çabuk biter bu gece diye... kalan sensiz bilmem kaç geceden birini daha tüketme çabası ile yumuyorum gözlerimi. Zaten bahane arıyordum uyumamaya işte bahanem yağmurda başladı. Toprağa, betona, çatıya, yaprağa düşüyor damlalar arkası arkasına çıkardığı ses başka,sonrasında ki bu koku bambaşka....

Böyle deli yağınca yağmur böyle toprak kokusu huzuru doldurunca içime hep senli günlerden sahneler düşüyor hayallerime ve işte yine 5-10 saniyelik bir sahne sene 1997 den kalma, gülüyorum şimdi biliyor musun? gülümsüyorum bir daha senle hiç bir sahneyi paylaşamayacağımızı anlayana kadarda gülümseyeceğim.....

Seni özlemenin boyutu, yağmurun yönü değişti yokluğun cama vuruyor ve anladım işte gülüşüm son buluyor.

Dizlerimi çektim çenemi dizlerime koydum kendime tutunmanın en kolay yolu bu sanki, kendimden başka kimim kaldı ki. Üşüyorum, ciğerimden yanarken üşüyorum başka bir şey düşünmüyorum evet ben üşüyebiliyorum ya sen. Düşününce tutunamıyorum tutamaklarından hayatın.

Sen hep yoksun... Sen hiç gelmiyorsun...

VUSLATA GELDİM

adı uzun ayrılık olsa da ela gözlüm

sanki hiç ayrılmadık.

yağmurun sesini

toprağın kokusunu,

yüreğimde tarifsiz özlemini derinden duydum da sana geldim

gökler ağladı, ben ağladım

suya düşmüş yaprak gibi su yüzünde kalmış sevdamla sana geldim

aşktan daha şefkatle

dualarımla, çiçeklerimle sohbete geldim.

sadece benim konuştuğum sohbete

karakavak altına sana geldim

üç yıllık yorgunluğun bitmedi

bitmedi ki diye başlayan ince sitemimle sana geldim.

gözümdeki yaş kadar

tomurcuk çiçekleri zülfümün bağı ile bağladım

sana geldim

yasa değil çok özledim de vuslata geldim.

Elçin ORHAN

03/10/2003

Yorumlar

Başa Dön